Flokser Kimya, 2021 yılında ihracat payını yüzde 50’ye çıkaracak
Türkiye ve komşu ülkelerin ihtiyaç duyduğu poliüretan hammadde talebini karşılama amacıyla sektörüne yönelik ürettiği poliüretan, poliüre, polyester ürünleriyle 40’tan fazla ülkeye ihracat gerçekleştiren Flokser Kimya, 2020 yılında satışlarının yüzde 40’ını ihracattan karşıladı. Ar-Ge yatırımlarına ve yurt dışı pazarlara ağırlık vermeyi planlayan şirket, 2021 yılında ihracat payını yüzde 50’ye çıkarmayı hedefliyor.
Türkiye’nin bakanlık onaylı ilk özel poliüretan Ar-Ge merkezine sahip şirketi Flokser Kimya, üretim gücünü yükselterek katma değer yaratmaya, ülkenin ve firmanın ihracat gelirlerini artırmaya odaklanıyor. 2020 rakamlarını ve 2021 hedeflerini açıklayan şirket, 2020 yılında artan taleple birlikte yüzde 40 büyüdü, 2021 büyüme hedefini ise yüzde 20 olarak belirledi. Flokser Kimya, bayi, distribütör kanalları ve satış ofisleriyle Avrupa, Afrika, Orta Doğu ve Rusya başta olmak üzere 40’tan fazla ülkeye birçok farklı sektör için ihracat gerçekleştiriyor. Satışlarının yüzde 40’ını ihracattan elde eden şirket, 2021 yılında ihracat payını da yüzde 50’ye ulaştırmak istiyor. Hedefleri doğrultusunda da Ar-Ge yatırımları, pazar ve sektörlere özel geliştirdiği çözümleriyle ilerliyor.
Satışların yüzde 40’ı ihracattan
Flokser Kimya Genel Müdürü Ekin Tükek, “2020 yılında iç pazarda yapı inşaat sektöründe ve buzdolabı üretiminde kullanılan izolasyon köpükleri, dış pazarlarda ise ayakkabı ürün grubuna yönelik PU hammaddelerinde talep artışı yaşandı. Biz de iç ve dış pazarda artan taleple birlikte 2020 yılında yüzde 40 büyüme elde ettik. 2021 yılında da büyüme hedefimizi yüzde 20 olarak belirledik. Bu büyümenin gerçekleşmesi için de dış pazarlara daha fazla odaklanacağız. 2020 yılında satışlarımızın yüzde 40’ını, 40 ülkeye gerçekleştirdiğimiz ihracat kanalından elde ettik. Bu oranı da yüzde 50’lere ulaştırmak için tüm enerjimizi ve kaynaklarımızı buraya yönelttik. Yurt dışına kurduğumuz bayilik, satış ağı ve distribütör ağı yatırımlarını sürdüreceğiz. Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’nde başlattığımız yeni yatırımımızla yurt içinde ve yurt dışında daha önce faaliyet göstermediğimiz farklı sektörlere yönelik yeni ürünler geliştirerek, yetkinliklerimizi artıracağız. Gerçekleştireceğimiz yatırımlar ile Avrupa ve Afrika gibi pazarlar odaklandığımız yerler arasında yer alıyor” dedi.
“Biyo bazlı kaplama poliüretanlarını Türkiye’de ilk üreten firmayız”
“Ar-Ge merkezimizdeki teknolojimiz ve geliştirdiğimiz ürünlerle inşaattan mobilyaya, otomotivden beyaz eşyaya, ayakkabıdan izolasyon ve savunma sektörlerine kadar alternatif çözümler sunuyoruz” diye konuşan Tükek, şöyle devam etti, “Yalıtımdan konfora, enerji tasarrufundan sağlamlığa kadar farklı sektörlerin farklı ihtiyaçlarına çözüm üretiyoruz. İnovatif projelerimizi hayata geçirirken trendleri belirliyor, müşterilerimize özel ürünler üretiyoruz. Bugün sektörde kolay temizlenebilen ve insan sağlığına zararsız biyo bazlı kaplama poliüretanlarını Türkiye’de ilk üreten firmayız. Bu kabiliyetimizin altında da uzun yıllara dayanan tecrübemiz ve yaklaşık 12 milyon TL’ye yakın Ar-Ge yatırımız yatıyor. Tüm hedeflerimiz doğrultusunda Ar-Ge yatırımlarımızı da artırarak; savunma sanayisi için özel kaplamalar, karbon salınımını azaltan, enerji tasarrufu sağlayan, geri dönüştürülebilir ürünlerin geliştirilmesine odaklanacağız.”
Sektörlere rekabet avantajı sağlıyor
Flokser Kimya’nın geliştirdiği düşük ısı iletim katsayısına sahip izolasyon köpükleri, hafifliği, malzemelere kolay uyumu ve dayanıklılığı ile yapı ve beyaz eşya sektöründe yüksek performanslı yalıtım sağlıyor. Üretim, ısıtma ve soğutma maliyetlerinde tasarruf, çevreye daha az karbondioksitin salınmasına yardımcı oluyor.
Ayakkabı üreticilerine rekabet avantajı sağlayacak rahatlık, esneklik, sağlamlık ve hafiflik gibi kriterleri eş zamanlı karşılayabilen poliüretan sistemler, ayakkabı sektöründe kritik bir rol oynuyor. Flokser Kimya’nın aynı anda ikiden fazla taban grubu üreten firmalar için geliştirdiği ortak poliol ve prepolimerler ile çalışan sistemleri, üreticilerin yaşadığı üretim sorunlarını ortadan kaldırarak, üretim verimliliğini artırıyor.