L’Oréal Türkiye’nin, Ipsos iş birliğiyle güzellik pazarına yönelik birden fazla araştırmayı derleyerek hazırladığı “Ayna Ayna Söyle Bize: Güzellik Pusulası Nedir Ülkemizde?” çalışması cilt bakımı, makyaj ve saç bakımı gibi alanlarda tüketici davranışlarını tespit ederek sektörün geleceğine ışık tutan önemli veriler sunuyor. 16-60 yaş arası kadınlar ile yürütülen çalışma baz alınarak hazırlanan, detaylı tüketici segmenti ve kategori analizleriyle desteklenen raporda, tüketici davranışlarının dinamikleriyle birlikte sektörün büyüme potansiyeli de ele alınıyor.
Türkiye’de kişi başına düşen güzellik harcaması 40 Euro ile düşük seviyelerdeyken, güzellik ürünü kullananlarda kişi başı güzellik harcaması yıllık 196 Euro seviyesine çıkıyor. Avrupa’da bu rakam 339 Euro’ya ulaşıyor.
Türkiye güzellik pazarında en büyük payı yüzde 24’ü ile cilt bakımı kategorisi oluşturuyor. Onu sırasıyla saç bakımı, makyaj ve hijyen, parfüm ve saç boyası takip ediyor. Kanal kırımlarında ise hızlı tüketim ürünleri kategorisinin payı yüzde 60’ken, lüks tüketim yüzde 15, dermokozmetik yüzde 10 ve profesyonel ürünler yüzde 5 paya sahip. L’Oréal Türkiye bulunduğu kategorilerde yüzde 25’lik pazar payı ile pazarın lideri konumunda bulunuyor.
“Güzellik anlayışı dönüşüm geçiriyor”
L’Oréal Türkiye Ülke Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen, ‘‘Güzellik anlayışı, özgünlük ve bireyselleşmenin ön planda tutulduğu bir dönüşümden geçiyor. Tüketiciler artık yalnızca bir ürün değil, bu ürünlerin kendi değerleriyle uyumlu ve kimliklerini yansıtan hikayelerini arıyor. Sosyal medyanın etkisiyle bilgiye hızlı erişim, tavsiye kültürü ve dijitalleşme gibi unsurlar, tüketim alışkanlıklarını kökten değiştiriyor. Bu dinamik pazarda başarı, değişen tüketici davranışlarını doğru analiz etmek, farklı motivasyonlarla şekillenen talepleri iyi gözlemlemek ve doğru stratejileri kişiselleştirilmiş deneyimlere uyarlayarak güvene dayalı güçlü bağlar kurabilmekten geçiyor” dedi.
“Güzellik artık bireyin kendini ifade etme ve özgünlüğünü keşfetme aracı”
L’Oréal Türkiye olarak geleceğin güzellik anlayışını, teknolojinin, bilimin ve bireyselleşen kimliklerin şekillendirdiği bir dönüşüm içinde gördüklerini belirten Sinem Sandıkçı Gökçen, “Tüm çalışmalarımızda teknoloji ve inovasyonu merkeze alarak, tüketicilerimizin değişen beklenti ve ihtiyaçlarına en uygun çözümleri sunmak için farklı platformları etkin bir şekilde kullanıyoruz. Özgün hikayeler yaratmaya odaklanırken, güzelliği sadece estetik bir kavram olarak değil, bireyin kendini ifade etme ve özgünlüğünü keşfetme aracı olarak ele alıyoruz. Güzelliği geleceğin trendleriyle buluştururken, bireyselleşen kimliklere hitap eden, sürdürülebilir ve bilim destekli çözümler geliştirmeyi önceliklendiriyoruz. Cilt entelektüellerinin bilgi ve etkinlik ihtiyacını karşılamak için dermatoloji, biyoteknoloji ve nörobilim gibi alanlardaki yenilikleri yakından takip ediyor, güzellik anlayışını sağlık ve iyi oluşla bütünleştiriyoruz. Tüketicilerimizin değer odaklı ve bilinçli tercihlerine uyum sağlayan inovasyonlarla, etik, şeffaflık, uzmanlık ve teknolojiye dayalı bir güzellik ekosistemi yaratıyoruz. Aynı zamanda, güzelliğin yalnızca dış görünüşle sınırlı olmadığının bilinciyle, duygusal ve zihinsel iyi oluşu destekleyen, deneyim odaklı ve ilham veren çözümler sunmayı hedefliyoruz. Geleceği şekillendiren bu dönüşümde, tüketicilerimize yalnızca ürünler değil, onları güzellikte daha bilinçli, özgür ve yenilikçi bir bakış açısına taşıyacak deneyimler sunmaya devam edeceğiz’’ diye konuştu.
Güzellik Kullanım Yaşı Düşüyor, L’Oréal’e düşen sorumluluk artıyor
Ülkemizde özellikle ergenlik yaşının düşmesi ve cilt kusurlarının daha erken yaşlarda başlaması ile güzellik kullanım yaşının düşmesine vurgu yapan Sinem Sandıkçı Gökçen çocuk ve gençleri bilinçli kullanım için eğitmenin önemli bir sorumlulukları olduğunun altını çiziyor. Cilt bakımına cildin koruyucu bariyerini bozmayan yumuşak köpükler, hassas nemlendiriciler ve cilde zarar vermeyen güneş koruyucularla başlanması gerektiğini söylüyor ve cildimizin deneme tahtası olmadığı bilincinin genç yaşlarda aşılanmasının önemini belirtiyor. Çok popüler olan ama etkinliği test edilmemiş, ürün geliştirme teknikleri ve güvenlik testlerinin nasıl yapıldığı belli olmayan marka ve ürünlere çok dikkatli yaklaşılması gerektiğini iletiyor.