“Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Yeni Bir Karayolu Taşımacılığı İşbirliği: Beklentiler ve Olasılıklar Projesi” kapsamında hazırlanan raporlar, Avrasya bölgesindeki gelişmelerin Türkiye’yi tedarik zincirinin merkezine yerleştirdiğini ortaya koydu.
Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND), Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD), Polonya Uluslararası Karayolu Taşımacıları Derneği (ZMPD) ve Brüksel merkezli Avrupa Komşuluk Konseyi (ENC) iş birliğinde yapılan “Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Yeni Bir Karayolu Taşımacılığı İşbirliği: Beklentiler ve Olasılıklar Projesi”nin sonuçları belli oldu.
UND’den yapılan açıklamaya göre, UND, ABKAD, ZMPD ve ENC iş birliğinde başlatılan “Türkiye ile Avrupa Birliği Arasında Yeni Bir Karayolu Taşımacılığı İş birliği: Beklentiler ve Olasılıklar” projesiyle geniş katılımlı bir toplantı gerçekleştirildi.
Avrupa Birliği ve Türkiye Arasında Sivil Toplum Diyaloğunun Desteklenmesi Hibe Programı (CSD-VI) desteğiyle Nisan 2021’den bu yana sürdürülen projenin kapanış toplantısında hazırlanan 4 farklı raporun sonuçları paylaşıldı.
Raporlarda, salgın süreci ve sonrasında Avrasya bölgesindeki siyasi ve ekonomik konjonktürdeki yeni gelişmelerin Türkiye’yi tedarik zincirinin merkezine yerleştirdiği, kara yolu taşımalarında Türkiye mevzuatı ile Avrupa müktesebatının yüzde 95 uyumlu olduğu kaydedildi.
Türk taşımacılarının Avrupa’da karşılaştıkları sorunların sadece Türk ekonomisine değil AB ekonomisine de zarar verdiği, mevcut koşulların aynı kalması durumunda AB ve Türkiye arasındaki ticaretin sürdürülebilir şekilde gelişmesinin ve Gümrük Birliği’nin kazanımlarının sürekliliğinin sağlanmasının mümkün olamayacağının vurgulandığı raporda, Türkiye-AB arasında karayolu özelinde iş birliğinin daha ileri seviyeye getirilmesi, Türkiye-AB arasındaki taşımacılığın kota ve vize gibi engellerden arındırılması gerektiği de ortaya konuldu.
Açıklamada görüşlerine yer verilen UND İcra Kurulu Başkanı Alper Özel, dünyada artık rekabet üstünlüğü tedarik zincirlerinin hızı ve etkinliği ile sağlanabildiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Kovid-19 salgın sonrasında ticaret politikasını revize eden Avrupa Birliği’nin üye ülkeleri, yakın bölgelerden, kendi sistemlerine yakın ülkelerden tedarik sağlayarak arz kaynaklarını çeşitlendirip yeni krizlere dayanıklı hale getirmeye yöneliyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yönelik ihracatının son yıllardaki muazzam artışında bunun etkisi oldu.
Siparişler Türkiye’ye kaydı. Ukrayna krizi ile birlikte Avrupa’nın ticaret ve lojistik haritası da değişiyor; kuzey güzergahı kapanırken AB’nin Avrasya bölgesine yönelik ticaret açılımında Türkiye’nin transit konumu ile ilgili önemli fırsatlar ortaya çıktı. Bu nedenle transit taşımacılık rejimini AB ile karşılıklı olarak daha da kolaylaştırmak durumundayız. Bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerekiyor.”
Proje sonuçları hakkında bilgi veren UND AB Uzmanı Ayşegül Ketenci ise proje kapsamında 4 sivil toplum kuruluşunun bir araya geldiğini ve 4 farklı raporun hazırlandığını anımsatarak, “İlk raporda, Türkiye karayolu müktesebatı ile Avrupa müktesebatının yüzde 95 uyumlu olduğunu gördük. İkinci raporda, Türk taşımacılarının Avrupa’da karşılaştıkları sorunların sadece Türk ekonomisini değil AB ekonomisine de olumsuz etkilediği sonucuna ulaşıldı” yorumunu yaptı.
“3. raporda ise AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı anlaşmalar incelendi ve AB ve Türkiye arasında nasıl bir yol haritası çizilebileceğine bakıldı.” dİyen Ketenci şu yorumu yaptı:
“Mevcut koşullar aynı kalırsa AB ve Türkiye arasında ticaretin sürdürülebilir gelişiminin mümkün olamayacağı belirlendi. 4. rapor ilk 3 raporun sonucunun analiz edilmesini ve çıktılar oluşturulmasını kapsıyor. Raporlar hazırlandıktan sonra tam metin olarak proje için özel olarak hazırlanan web sitesinde (www.eutransportdialogue.org) 4 farklı dilde yayınlanacak.”
Avrupa Komşuluk Konseyi Müdürü Samuel Doveri Vesterbye, Türkiye-AB ilişkilerinde ulaşımın çok önemli bir yere sahip olduğunu ve anlaşmazlıkların çözülmesi gerektiğini aktararak, AB’nin ekonomik menfaatleri için Türkiye ile arasındaki ilişkileri geliştirmesi gerektiğini bildirdi.
Vesterbye, Türkiye’nin önemli bir tedarik zinciri ülkesi olduğuna dikkati çekerek, “Daha önce Kazakistan ve Rusya’dan geçen tırlar yeni hatlardan geçecek. Ya Hazar rotasını ya da İran rotasının düşünülmesini gündeme gelecek gibi görünüyor.
Bütün meseleler Türkiye’yi karar alıcılar arasında çok önemli noktaya getirdi. Sadece AB-Türkiye arasındaki ticaret değil AB ile Orta Asya ve Asya arasındaki ticarette Türkiye’nin, kara, deniz ve demir yolu bağlantıları daha önem kazanacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye tedarik zincirinin tam merkezinde”
ABKAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Can Baydarol ise Türkiye’nin giderek güçlenen tedarik merkezi konumunu vurgulayarak, “Koşullar değişti ve AB-Türkiye ilişkileri sadece Gümrük Birliği ile sınırlı kalmayacak. Artık Türkiye tedarik zincirinin tam merkezinde bulunuyor. Rusya üzerinden taşımalar 20 yıl yapılamayacaktır. Savaş bitse de ambargolar devam edecektir. Yollar da kalmadı. AB’den Orta Asya ve Orta Doğu’ya yapılan karayolu taşımaları Türkiye üzerinden yapılacaktır.” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Daire Başkanı Hasan Boz, kara yolu ile yapılan taşımaların 1,2 milyon adetten 1,5 milyona çıktığını belirterek, kotalar konusunda birçok ülkede önemli sonuçlar aldıklarını bildirdi.
Denizcilik, havacılık ve demir yolunda oturmuş genel kurallar olduğunu ancak kara yolu taşımaları için her ülkeyle ayrı ayrı ilişki kurmak gerektiğini aktararak, “Asıl sorunumuz geçiş belgesi, sürücü vizeleri ve kotalar.” ifadelerini kullandı.
Boz, sürücü temini ile AB’de yaşanan sıkıntılara dikkati çekerek “Bizim elimizde sürücüler var ama vize sorunu nedeniyle bunları kullanamıyoruz. Burada büyük bir çelişki var.” değerlendirmesinde bulundu.
Ticaret Bakanlığı Daire Başkanı Çiğdem Koşan da “AB-Türkiye arasında kara yolu taşımacılığı ilişkilerinde birbirimizi yeniden anlamaya ve sonra yeni iş birlikleri kurmaya ihtiyacımız var. ” ifadelerini kullandı.
İKV Genel Sekreteri Çiğdem Nas da yeni gelişmelerin AB-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi için uygun bir ortam oluşturduğunu ve Türkiye’nin jeopolitik fırsat penceresini iyi kullanması ve reformlar yapması gerektiğini bildirdi.