Howden Employee Benefits’ın küresel ölçekte yayımladığı “Çalışan Sağlığının Değişen Yüzü” raporu, tıbbi enflasyonun hızla yükseldiği bir dönemde işverenlerin sağlık faydaları stratejilerini yeniden şekillendirdiğini ortaya koydu.
Rapora göre işletmelerin üçte ikisinden fazlası (yüzde 67) artan maliyetlerle başa çıkmak için önleyici sağlık hizmetlerine ve çalışan refah programlarına yatırım yapıyor. Howden’ın raporu, tıbbi enflasyonun kaçınılmaz şekilde yükseldiği bu dönemde şirketlerin sağlık planlarını yeniden yapılandırması, önleyici çözümlere ağırlık vermesi ve çalışan deneyimini sağlık faydalarının merkezine koyması gerektiğini vurguluyor.
Howden Employee Benefits’ın dünyanın farklı bölgelerinden sigorta şirketleri, işverenler ve çalışanların verilerini analiz ederek oluşturduğu “Çalışan Sağlığının Değişen Yüzü” raporu, sağlık hizmetlerinin insani boyutuna ve bunun dünya çapında birincil fayda olarak giderek artan önemine ışık tutuyor. Rapor, sağlık hizmetlerinin çalışanlar için artık temel bir beklentiye dönüştüğünü, işverenler için ise kritik bir maliyet kalemi haline geldiğini gösteriyor.
Rapora göre, işletmelerin üçte ikisinden fazlası (yüzde 67) hızla artan tıbbi enflasyonla mücadele etmek için önleyici sağlık hizmetlerine yatırım yapıyor. Çalışanların yüzde 61’i iyi bir sağlık paketi sunan işverende kalmayı tercih ederken, yüzde 47’si yeni iş ararken sağlık faydalarını en önemli kriterlerden biri olarak görüyor. Bu oranlar, sağlık desteklerinin yetenek yönetimi ve çalışan bağlılığı açısından taşıdığı stratejik önemi güçlendiriyor.
TIBBİ ENFLASYON 2026’DA YÜZDE 7’YE ÇIKACAK
Rapora göre Howden, küresel sigorta şirketi verilerinden yola çıkarak tıbbi enflasyonun 2026’da yüzde 7’ye ulaşacağını öngörüyor. Bu oran, TÜFE hariç tutulduğunda toplam sağlık maliyetlerinin yüzde 10’un üzerinde artacağı anlamına geliyor.
Bu baskı nedeniyle işverenlerin yüzde 23’ü sağlık hizmeti sağlayıcılarını değiştirirken, yüzde 39’u değiştirmeyi planlıyor, yüzde 26’sı ise daha iyi bir anlaşma bulması halinde değişikliğe açık olduğunu belirtiyor.
Bölgesel karşılaştırmalarda, önleyici sağlık yatırımlarında en yüksek oranlar Avrupa (yüzde 74), İngiltere (yüzde 72) ve LATAM (yüzde 71) olarak öne çıkıyor.
İŞVEREN–ÇALIŞAN ALGISI ARASINDA CİDDİ FARK VAR
Her ne kadar işverenlerin yüzde 93’ü mevcut sağlık planlarının çalışanların ihtiyaçlarına cevap verdiğine inansa da, çalışanların dörtte biri (yüzde 25) işvereninin kendi sağlığını desteklemediğini düşünüyor. Bu fark, sağlık planlarının çalışan deneyimine daha fazla odaklanması gerektiğine işaret ediyor.
Howden’ın raporu, tıbbi enflasyonun kaçınılmaz şekilde yükseldiği bu dönemde şirketlerin sağlık planlarını yeniden yapılandırması, önleyici çözümlere ağırlık vermesi ve çalışan deneyimini sağlık faydalarının merkezine koyması gerektiğini vurguluyor.
“SAĞLIK PAKETLERİ ARTIK BİR YAN HAK DEĞİL, ÇALIŞAN BAĞLILIĞININ TEMEL UNSURU”
Howden Türkiye Bölge CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Atınç Yılmaz, raporu değerlendirerek şunları söyledi:
“Tıbbi enflasyonun hızla yükseldiği bu dönemde şirketlerin sağlık faydaları politikasını yeniden ele alması kaçınılmaz. Çalışan sağlığı yalnızca bir yan hak olmaktan öteye geçmiş durumda. Yetenek kazanımı, bağlılık ve sürdürülebilir performans için temel bir unsur. Ancak raporun da ortaya koyduğu gibi, işverenlerin sunduğunu düşündüğü hizmetlerle çalışanların algısı arasında ciddi bir fark var. Türkiye’de ve dünyada şirketler, sağlık planlarını daha erişilebilir, daha kapsayıcı ve önleyici sağlık hizmetleriyle güçlendirilmiş hale getirdikçe bu uçurum kapanacak. Önleyici sağlık çözümlerine erken yatırım yapan kurumlar, hem maliyetlerini daha iyi yönetiyor hem de çalışan memnuniyetinde belirgin artış sağlıyor.”
