Sosyal Etki Zirvesi gibi önemli organizasyonların arkasındaki motivasyonları, karşılaşılan zorlukları ve gelecek hedeflerini içtenlikle anlatan bu söyleşi, toplumsal dönüşüme ilgi duyan herkes için ilham verici bir yol haritası sunuyor.
Sosyal Fabrika Toplumsal Dönüşüm Platformu’nun kurucusu Münteha Adalı ile toplumsal dönüşüm sürecine dair deneyimlerini, vizyonunu ve önemli projelerini konuştuk. Adalı, yıllardır süregelen sivil toplum çalışmaları ve bireysel farkındalığının getirdiği derin bakış açısıyla, sosyal etki yaratmanın ve eşitlikçi bir toplum inşa etmenin yollarını paylaşıyor.
Sosyal Fabrika Toplumsal Dönüşüm Platformu’nu kurma fikri nasıl doğdu?
2004 yılından beri STK çalışmaları içindeyim. Toplumsal sorunların farkındayız ama bun konularda faaliyet gösteren kurumlar içinde olmak ayrı bir farkındalık sağlıyor ve kendinizi çözümü ararken buluyorsunuz.
Artık konu sorunları konuşmak değildi onlara çözüm bulma niyetimizdi. Çocukluğumdan başlayan farkındalıkla gözlemlemelerim ile biriktirdiklerim, ilerleyen yıllarda projeler yazarak çözümün parçası olma niyetime eşlik etti. Deneyimlenmemiş hiç şey tecrübelerim olamazdı. Bu nedenle her fikrimi farklı zamanlarda hayata geçirdim ve söylem eylem ilişkime hizmet etti. Bana kalan toplumda gördüğüm eşitsizliklerin konu başlıklarını beni anlaşılır hale getirecek olan Sosyal Fabrika-Toplumsal Dönüşüm Platform markası altında toplamak oldu, sonucu Sosyal Etki Zirvesiydi.
Benden başlayan, bize giden süreçte ana konumuz birbirimize yaptıklarımız, eşitsizliklere destek verdiğimiz bilinçli ya da bilinçsiz niyetlerimizin tavır davranışlarımızda yer bulmasıydı.
Ve biliyoruz ki toplumun kendi içindeki birlikteliğe inan gücünü harekete geçirebilirsek, gerçek değişim kendiliğinden başlayacaktır.
Sosyal Etki Zirvesi’nin amacı nedir ve bu zirveyi düzenlemedeki motivasyonunuz neydi?
Sosyal Fabrika, işte tam bu görünmeyen ama hissedilen sorunların farkındalıkla çözümlerini arama değişim enerjisinden doğup inanları ile birlikte hayat buldu.
Bu bir platformdan öte, toplumun tüm taraflarıyla birlikte ortak hedefler için hareket edebileceğimiz bir değişime niyet alanı olmasıydı.
Hedef bilinen gerçeklikleri engelimiz değil fırsata çevirerek yalnızca konuşmaya değil, birlikte üretmeye; sadece eleştirmeye değil, çözüm ve sonuca davet eden bir zirve olmasıdır.
Sosyal etki zirvesi yıllardır sessizce zamanının gelmesini bekledi; deneyimlenmiş tecrübelerim, her kesimden duyduğum çözüm arayış eleştirileri bu niyetimin gerçekleşmesinin en temel güç ve motive eden gerçekliği oldu. Zamanının gelmesini beklemek ve beklemeyi bilmek.
Bir gün, Kalamış’ta, 39 Kalamış Marina Hotel’de Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi’nin bir ziyareti sırasında o niyetimi ifade ettiğimde ilk inanları olarak haydi yapalım motivasyonu en güçlü harekete geçiren güç oldu.
Sosyal Fabrika olarak toplumsal dönüşüm için hangi alanlarda çalışıyorsunuz?
Biz dönüşümün sadece büyük sistemleri değil, insanın iç dünyasını da kapsayan bir süreç olduğuna inanıyoruz. Sosyal Fabrika’yı kurarken kendimize şu soruyu sorduk: “Toplumsal dönüşüm sadece bir söz mü, yoksa bir söz-eylem ilişkisi mi?” Biz ikisini de kapsayan bir yaklaşımla hareket ediyoruz.
Bu yüzden çalışmalarımızı tek bir alana sıkıştırmıyoruz. Eşitlik, adalet, hak temelli yaklaşım, kuşaklar arası ilşiki ve bilgi tecrübe aktarımı, kadının toplumsal rolü, gençliğin sesi, çocuklarımız, göz ardı edilen sınıfsal eşitsizlik, eğitimin eşitsizliğinden kaynaklanan en derin yara alan sosyal adaleti kapsamaktadır. Eşitlik önceliğimiz demeye devam edeceğiz.
Zirvede katılımcılar ve paydaşlar için en önemli kazanımlar neler oluyor?
Zirvenin sonunda genelde en çok duyduğumuz cümle: “Yalnız değilim, yalnız değiliz ve artık çözüm zamanı için birlikteliğe olan ihtiyaç.
STK, Vakıflar, Üniversiteler, Özel Sektör ve Kamu ile iş birliği hiç olmadığı kadar anlamlı ve önemli.
Sosyal Etki Zirvesi bir ağ kurmaktan çok, bir aidiyet duygusu yaratıyor. Orada bulunan herkes – bir akademisyen, bir STK çalışanı, bir genç ya da bir girişimci – “Benim meselem, başkasının da meselesiymiş” duygusuyla ayrılıyor. Ve belki de ilk kez, ‘bir araya gelmenin’ sadece toplantı salonlarında değil, duygularda da mümkün olduğunu hissediyor.
Sosyal Etki Zirvesi’nin toplumsal değişime nasıl bir katkı sağladığını düşünüyorsunuz?
Zirvenin yarattığı katkıyı yalnızca bir etkinlik ölçeğinde değerlendirmek doğru olmaz. Biz orada bir ortak niyet, bir etki bir network alanı oluşturuyoruz. Tarafların kendilerini anlatabildiği, dinlediği, yeniden düşündüğü, rol modelliklerin paylaşıldığı bir alan…
Bir arayış bir çözümün parçası olma bir önemli niyet hareketi.
Ve bu alan içinde konuşmalar kadar sessizlikler de anlamlıdır. Bir katılımcının ilk kez bir farklılıkla empati kurduğunu görmek, bir STK temsilcisinin daha önce hiç yan yana gelmediği bir şirketle, aynı konuda veye farklı konuda bir STK ile iş birliği başlatması gibi… İşte bunlar bize şunu söylüyor: değişim isteniyor ve bir noktada başlıyor.
Küçük küçük ama derin etkilerle ve bu zincirin halkaları gittikçe büyüyor, büyüyecek. Bize kalan bizim aradığımız işte tam da bu iş birlikleri.
Böyle büyük çaplı bir organizasyonu yönetirken karşılaştığınız en büyük zorluklar neler oldu?
Paydaşlıkta birlikteliğe olan inanca yapılan ön yargılı yaklaşımlar. Açık ve şeffaflıkla ifade edilmesine rağmen, heyecanla bizde varız motivasyonu olmasının yanı sıra sesiz kalmalar, olumsuz dönüşler tıpkı yaşamın ta kendisi gibi…. Her şeyin bir arada olması çok normal eğer buna takılmış olsaydık bugün 2. Zirve heyecanımız bu kadar derin ve anlamlı olmazdı.
Özel sektörün tarafını almak sanırım en kolayıydı, bıraktığımız izler bu süreçte bizimle bir arada olma niyetlerini büyüttü, tüm tarafları ile çoğaldık ve bir etki zinciri yarattık.
Niyet et, harekete geç benim her zaman kullandığım cümle ve beni motive ediyor, bu niyet enerjisi sanırım zorlukları kolaya çevirmede en büyük desteğimiz oldu.
Sosyal Fabrika ekibini ve gönüllülerinizi nasıl motive ediyor ve yönlendiriyorsunuz?
Ortak felsefeye inanç. Sadece dile getirilen sorunlar sadece bana ya da bize ait bir durum değildi hepimizin ortak sorunu ve ortak çözüm beklentisi idi.
Motivasyonun kaynağı bazen bir teşekkür, bazen bir anlamlı sonuç, bazen de bir çabanın görünür kılınmasıdır. Biz ekibimizde hiyerarşiden çok sorumluluk esaslı bir yapı benimsiyoruz. Herkesin kendi etki alanını görmesini, o alanda inisiyatif almasını destekliyoruz. Gönüllülerimiz ise bu sürecin kalbi. Onlara sadece görev değil, alan da veriyoruz. Çünkü bir işin parçası olmak değil, bir fikrin taşıyıcısı olmak insanı da fikirleri de büyütür.
Sosyal etki yaratmak isteyen yeni liderlere veya girişimcilere ne gibi tavsiyeleriniz var?
İnançları ve bu inançla oluşan felsefelerinden ilham almalarını söyleyebilirim. Özgün fikirler, gerçek ihtiyaçlar, eylem ile özüm arayışı ve etki alanı yaratma motivasyonu.
Çünkü Etki, bir sonuç değil; bir yolculuktur. Görünür olmakla etkili olmak arasında büyük bir fark var.
‘Ben neden bu işi yapmak istiyorum?’ Eğer; hedef belli ise, kaynak da, yol da hep yanlarında en büyük destekçileri olacaktır.
Türkiye’de toplumsal dönüşüm alanında en acil çözülmesi gereken meseleler sizce nelerdir?
Bence en temel mesele, sorunları hissetme ben tek başıma ne yapabilirim ki duygusundan uzaklaşmaları ve çözümün parçası olma niyeti.
Bununla birlikte eğitimde eşitsizlik, eğitim en temel sorunumuz. Geleceği inşa etmede en büyük engelimiz eğitim, okulların fiziki durumu, yetkin insan kaynağı ve eğitim politakalarımız. İnsan odaklılığının en temelini eğitim oluşturmaktadır.
Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, gençlerin temsil edilme güçlüğü ve kutuplaşma, çözüm bekleyen ana başlıklar. Ama hepsinin temeli aynı: adalet ve empati eksikliği.
Sosyal Fabrika’nın önümüzdeki 5 yıl için hedefleri ve planları hakkında bilgi verebilir misiniz?
Ben hiçbir işimde 5 yıllık değil bir sene sonrasının bile hedef ve planını söylemeyi doğru bulmuyorum. Geçen yılın raporu bizi 2. Zirvenin çalışmalarına hazırladı, bu yılın çıktı raporu bize ne yapılmasını gösterecektir.
Dijitalleşme, gençlerin katılımı ve sürdürülebilirlik gibi trendler toplumsal dönüşümü nasıl etkiliyor?
Bu üç başlık artık dönüştürücü birer kaldıraç. Gençler artık daha cesur, daha bilinçli ve daha talepkar bir o kadar da umutsuz…
Dijitalleşme sayesinde örgütlenme biçimleri değişiyor. Sürdürülebilirlik ise yalnızca çevre değil, toplumsal ilişkiler açısından da bir yaşam kültürüne dönüşüyor. Tüm bunlar yeni bir denge yaratıyor. O dengeyi anlayanlar, geleceği inşa edecekler.
Sizce liderlik ve toplumsal etki yaratmak için en önemli kişisel özellikler hangileri?
Dinlemek. Bazen bir saat konuşmaktansa, bir dakika dinlemek daha çok şey öğretir. Empati kurmak, sorumluluk almak ve kendi egosunu sürecin önüne koymamak da çok kritik. Ve tabii, inandığı şey için yorulmadan çalışmak. Çünkü toplumsal etki, yalnızca zeka ve vizyonla değil, emek ve ısrarla ve çözümün taraflarının destek ve inancı ile mümkün olur.
Sizi en çok motive eden an veya başarı hikayeniz nedir?
Görünmeyeni ya da gölgelenen gerçekleri görünür kılmak, başka bir bakış açısı ile konuarı ele almak ve yalnız değil tarafları ile yola çıkmak. Tersten bakmak doğruya giden en kısa yoldur. Beni ters-düz ilikisinde çözümün parçası olma duygusu motive ediyor. STK ve platformlarda Genç örgütlenmesi, erkeklerin konuşması, göz ardı edilne kesimin çocuklar ile birlikte olmak gibi…
Sosyal Fabrika ve Sosyal Etki Zirvesi dışında, sizi kişisel olarak besleyen ilgi alanlarınız veya hobileriniz nelerdir?
Felsefe, sanat ve insan…
Estetik kaygım yaptığım her işte beni farklılaştırıp besliyor. Belgesel ve biyografi izlemek en çok sevdiğim şeylerin başında geliyor. Derin sohbetler ve kızlarımla bir arada olmak.



