Business World Global

Engin Aksoy: Türkiye 2030’a kadar fiberde OECD ortalamasını yakalamalı

Engin Aksoy: Türkiye 2030’a kadar fiberde OECD ortalamasını yakalamalı
20 Ağustos 2024 - 13:16

Umut Çelik / umut@businessworldglobal.com

Vodafone Türkiye, dijital ekosistemin geliştirilmesi için ‘fiber reformu’ talep ediyor. Şirket, Türkiye 2030’a kadar fiberde OECD ortalamasını yakalamayı savunuyor.

Vodafone Türkiye CEO’su Engin Aksoy 5G’ye geçişte başta altyapı olmak üzere yapılacak yatırımların teşviklerle desteklenmesi gerektiğini söyledi. Aksoy 2G, 3G gibi zamanla abone talebini karşılamakta yetersiz kalan teknolojilere yatırımla ilgili yükümlülüklerin de kaldırılmasını istedi. Aksoy ile 5G yolculuğunu ve fiber yatırımları konuştuk.

Dijitalleşmenin son yıllarda hız kazandığı görülüyor. Türkiye, dijitalleşmede nasıl bir performans sergiliyor?

Bu konuda kendimizi değerlendirmek için referans noktamız dijitalleşme konusunda en ileri gitmiş ülkeler olmalı; çünkü biz ülkemizin dijital devrimi yakalamasını ve hatta öncü ülkeler arasında yer almasını istiyoruz. Dolayısıyla, bakmamız gereken yer, teknoloji liginin üst sıralarında yer alan ülkeler. Bu anlamda örnek ülkelerden biri Güney Kore.

Güney Kore bugün iletişim altyapısı, dijital ürün ve hizmetlerin toplumsal ve ekonomik hayata nüfuzu açısından örnek gösterilen bir ülke. Dünyanın en büyük ekonomileri arasında 10. sıraya yerleşti. Dünyanın en büyük yüksek teknolojili çip, mobil telefon ve yeni nesil cihaz üreticilerinden biri haline geldi. 1980’li yıllarda Türkiye’nin gerisinde olan bu ülkenin kaydettiği ilerlemenin arka planında yalnızca makroekonomik sorunların çözülmesi değil, aynı zamanda dijital dönüşüme yönelik kararlı bir strateji izlenmesi yer alıyor. Kapsamlı ve bütüncül bir planlamayla yatırımların desteklenmesi, ekosistemin geliştirilmesi, işletmelerin e-ticaret konusunda teşvik edilmesi, toplumla dijital hizmetlerin buluşturulması gibi çok boyutlu politikalar uygulandığını görüyoruz. Dijitalleşmenin ilk ve en önemli ayağı olan genişbant altyapı yatırımlarını önceliklendirdiklerini görüyoruz. 1990’lı yılların sonunda hızla yaygınlaşan genişbant altyapısı, 2005 sonrasında fibere dönüştürülüyor. Bugün fiber altyapı oranı %85’in üzerinde. 

Ülkemizde de kritik role sahip elektronik haberleşme altyapılarının yaygınlaştırılarak dijital dönüşümün hızlandırılması için uzun vadeli hedefleri de kapsayan bir stratejik plan dahilinde hareket edilmesi önem arz ediyor. Bu doğrultuda, dünyadaki gelişmelere ve belirlenen hedeflere paralel olarak dijitalleşme vizyonuyla hedef belirleme ve bu hedeflere ilişkin eylem adımlarını somutlaştırma çalışmaları yapılması önceliklendirilmeli. Orta Vadeli Plan’da dijital dönüşüme yerinde bir vurgu yapılıyor. Özellikle yüksek hızlı, kaliteli ve güvenli erişim imkânı sunan sabit ve mobil genişbant altyapılarını yaygınlaştırma ve altyapıların ortak kullanımını teşvik etme hedeflerinin tanımlanması önemli bir adımdı. Türkiye’nin dijitalleşme liginde üst basamaklara tırmanması ve rekabetçilik potansiyelinin gelişimi açısından çok önemli olan bu hedefleri bütüncül bir bakış açısı ve somut adımlarla desteklemeli ve bir an önce hayata geçirmek için çalışmalıyız. Toplumun, kamunun ve şirketlerin dijitalleşme hedeflerine ulaşmasını sağlayacak en önemli bileşen, yüksek kapasite ve kapsama sahip genişbant internet altyapısı. Dolayısıyla, internet altyapısının yaygınlığı, dijitalleşme politikasında öncelikli olarak ele alınması gereken bir mesele.

Fiber yatırımlarında mevcut yatırımlarla 2040 tarihini öngörmüştünüz. Geçen bir yılda Türkiye’de konuyla ilgili gelişme oldu mu?

Fiber internet, kullanıcıların yüksek hıza erişimini mümkün kılan önemli teknolojilerden biri. Yüksek hız, bugün temel iletişim ve elektronik hizmetlere erişmenin yanı sıra bulut teknolojileri başta olmak üzere geleceğin araçları için de bir zorunluluk. Ancak, ülkemizde fiber abone yoğunluğu OECD ortalamasının yaklaşık yarısı kadar. Son bir yılda da bu bakımdan kaydadeğer bir ilerleme olduğunu söylemek güç. Türkiye’de 100 kişi başına fiber abone sayısı 6 iken, OECD ortalamasında 12, en yüksek 10 OECD ülkesinde 28. Fiber abone yoğunluğunda ülkemizin en gelişmiş illeri OECD ortalamasına yakınsarken, başta Doğu Anadolu olmak üzere Anadolu illeri OECD ortalamasının onda biri kadar düşük yoğunluğa sahip. Türkiye’nin genişbant yayılımında geri kalmış illerinin gelişmiş illerine yakınsamasıyla ülke ortalamasının OECD ile yakınlaşması söz konusu olabilecek. Bu nedenle diyoruz ki Türkiye 2030’a kadar fiberde OECD ortalamasını yakalamalı. Bu alanda lider ülkelerle yarışmayı hedeflemeli ve yatırımları hızlandırmalıyız. Ülkemizdeki fiber uzunluğunu yaklaşık 2 milyon kilometreye çıkarmalıyız. Bunun için fiber hattını her yıl bir önceki yıla göre %17 artırmamız gerekiyor. Bu durumda ortaya çıkacak etkiler, 2030’a kadar her yıl Türkiye GSYİH’sine %2,2’lik, başka bir deyişle 19 milyar dolarlık katkı sağlayabilecek.

Türkiye’nin dijitalleşmesinde öncelikli konular neler olabilir? Vodafone olarak dijitalleşme alanında nasıl bir strateji izliyorsunuz? 

Vodafone olarak, dijitalleşmenin Türkiye ekonomisini dönüştürecek, kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesi sürecine ivme katacak bir unsur olduğuna inanıyor; bu potansiyelin açığa çıkması için yatırım ve hizmetlerimizi hız kesmeden sürdürüyoruz. Bir yandan Türkiye’nin dijitalleşmesi için çalışırken, bir yandan da bu alanda gelişim fırsatlarını inceleyen, kamu politikası için önemli veriler sağlayan analizlerin üretilmesine liderlik ediyoruz. Bu kapsamda, geçen yıl yayınladığımız “Dijital Türkiye 2030 Raporu” ülkemizin dijital yüzyılına ışık tutacak bir çalışma oldu. Raporda, ülkemizin dijital dönüşüm sürecinin en önemli unsurları olan toplum, şirketler, devlet ve altyapıyı mercek altına aldık. Bu dört eksende Türkiye’nin dijital dönüşümdeki durumunu, potansiyel gelişim alanlarını ve olası ekonomik etkileri, gelişmiş ülkelerle karşılaştırmalı bir perspektifle değerlendirdik.

Buna göre, özellikle 5G teknolojisinin hayata geçmiş olması ve 6G teknolojisi için hazırlıkların yapılmış olması önem taşıyor. Ülke çapında 2 milyon kilometrelik fiber ağına ulaşılması, hem evde internet hem de baz istasyonlarının kapasitesi için önemli. Bunun yanı sıra, spektrum politikasının da sektörle istişare yoluyla yatırımları teşvik edecek şekilde belirlenmesi gerekiyor. Spektrum, hem abonelerin kapasite ihtiyacını karşılayacak şekilde hem de gelecek teknolojileri destekleyecek bir plan dahilinde sunulmalı. Ayrıca, düzenleyici çerçevenin yeni teknolojilere yatırımı kolaylaştırması; 2G, 3G gibi zamanla abone talebini karşılamakta yetersiz kalan teknolojilere yatırımla ilgili yükümlülüklerin gözden geçirilmiş olması; uydu teknolojilerinin tamamlayıcı olarak hem yedeklilik hem de kırsal ve kapsama boşluğu olan alanlarda abonelere hizmet sunulması için kullanıma geçmiş olması; bulut teknolojisi ve çözümlerinin küreselleşmenin getirdiği fırsatları da gözetecek şekilde özel sektör ve kamuda yaygınlaşmış olması; veri merkezi yatırımlarınn veri ihtiyacını karşılayacak kapasiteye ulaşması ve ülkemizin bir bölgesel merkez haline gelmiş olması; denizaltı fiber kablolar ile uluslararası bağlantıların yapılmış olması; abonelerin akıllı cihaz penetrasyonunun %100 olması ve akıllı cihazların lüks ürün olmaktan çıkarılması da diğer ihtiyaçlar arasında. Sektörümüzde bu adımların gerçekleşmesiyle ülkemiz de dijitalleşme seviyesi gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmış olacak ve ekonomiye önemli bir katma değer yaratırken vatandaşların daha kaliteli hizmete erişimi mümkün olacak.

Vodafone olarak, geleceğin dijital servislerde olduğuna inanıyoruz. Hedefimiz, Türkiye’nin en hızlı büyüyen yeni nesil bağlantı ve dijital servisler şirketi olmak. Başka bir deyişle, sadece iletişim hizmetleri sunmanın ötesine geçiyoruz. Dijitalleşmenin gücünü kullanarak, dijital pazaryeri, finans ve sigorta hizmetleri sağlayıcısı, dijitalleşmek isteyen işletmelerin en önemli destekçisi olma yönünde adımlar atıyoruz. Vodafone Holding bünyesinde faaliyet gösteren 10 şirketimizle dijital servisler hedefimize giden yolda her geçen gün daha da büyüyoruz. Bu hedefe ulaşmak için “Yeni Nesil Bağlantı, Dijital Operatör ve Kurumsal Çözümler” unsurlarından oluşan bir büyüme planımız var. Bu doğrultuda, altyapımızı en yeni teknolojilerle geliştirmeye devam ederek müşterilerimize en iyi dijital deneyimi yaşatmaya devam ediyoruz. Dijital operatör olma yönündeki girişimlerimiz sonucu, Vodafone Yanımda her gün girilip işlem yapılan, kullanılan ve yaşayan bir süper uygulamaya dönüşüyor. Kurumsal alanda ana odaklarımızın yanı sıra Veri Merkezi, Bulut Çözümleri, Siber Güvenlik, Özelleştirilmiş Mobil Ağ ve IoT alanlarında yapacağımız yatırımlarla önümüzdeki 5 yıl boyunca katlanarak artan bir hızda büyümeyi planlıyoruz.

5G’ye geçişin ilk ve en önemli adımlarından biri frekans ihalesi ve lisans süreci. 5G’nin hızlı bir şekilde hayata geçmesi için bu süreçte nasıl bir yaklaşım benimsenmeli?

Öncelikle, şunu belirtmek gerekir ki bugün itibarıyla 5G hizmetleri ticari olarak yaklaşık 120 ülkede başlamış durumda. Geçtiğimiz günlerde Ericsson’un yayınladığı Mobilite Raporu’na göre, dünya genelinde 5G kullanıcı sayısı 1,7 milyarı aştı. 5G’nin 2028 itibarıyla en yaygın mobil erişim teknolojisi haline gelmesi, 2029’da da 5,6 milyar kullanıcıya ulaşması bekleniyor. Aynı rapora göre, 4G abone sayısı 2024’ün ilk çeyreğinde 26 milyon azalarak 5,2 milyara geriledi. Dolayısıyla, ülkemizde de yeni teknolojiyi kullanıma almamızın zamanı geldi de geçiyor bile.

5G’ye geçiş topyekün değerlendirilmesi gereken bir konu. Ülke olarak maksimum faydanın elde edilebilmesi için birçok alanda yatırım yapılması, dengelerin gözetilmesi ve verimliliğin göz önünde bulundurulması önemli. Şebekelerin 5G’ye hazırlığı noktasında operatörler olarak gerekli yatırımları yapmalıyız. Bunun yanında altyapı, özellikle fiber altyapı, spektrum, ve endüstri alanında da yatırımlar yapılmalı. Türkiye’nin 5G’ye geçişi için sadece operatörlerin yapması gereken yatırım 1,4 milyar ABD doları olarak tahmin edilirken, yapılması gereken yatırımların toplam tutarı hakkında farklı tahminler var.

Elbette, bu yatırımlarda ülkeye olan toplam faydayı artırmak ana hedef olmalı. Örneğin, 5G yatırımlarını hızlandırmak ve yaygınlığını artırmak isteyen ülkelerde spektrum bedelleri düşük seviyelerde tutuluyor ve böylece yatırımın daha çok ülke vatandaşına ve endüstrisine fayda sağlayacak şekilde kanalize edilmesi destekleniyor. Diğer yandan, fiber altyapı 5G için önemli bir gereksinim ve ülke olarak fiber konusunda maalesef arzu edilen noktada değiliz. Bunun çözümü için engellerin ele alınması ve ortak altyapı şirketi gibi yatırımı teşvik edici çözümlerin bulunması ve desteklenmesi önemli.

Sabit genişbant (fiber) tarafında da lisans yenileme süreci gündemde. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Hem sabit hem de mobil lisans ihalelerinde adil ve şeffaf kriterlere dayalı dengeli bir yaklaşım benimsenmesi çok önemli. Sabit tarafta da lisans şartlarının mobil frekanslara uygulanan fiyatlandırma modeline paralel olarak dünyada kabul görmüş değerleme yöntemleriyle belirlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin, EBITDA çarpanı esas alınabilir. Sabit hizmet lisans uzatma süreçlerinde fiyatlandırmanın hakkaniyetle belirlenmesi, hem ülke hazinesi için kazanç, hem de adil rekabetin tesisi için bir adım olacak. Bu yönde gerekli adım atılmadığı, lisansın bedelsiz veya sembolik bir fiyatla yenilendiği takdirde aynı şartların mobil ihale süreçleri için de geçerli olması gerekir.

Biz altyapı sahibi ve işletmecisinin ayrışmasının, hem rekabeti tesis edeceğine, hem de verimliliği sağlayacağına inanıyoruz. Fiber yatırımlarının önünün açılması için yapısal değişikliklere ihtiyaç var. Bizce, lisansın yenilenmesinin çalışıldığı ve değerlendirileceği bu süreç bunun için en büyük fırsat. Fiber altyapının yaygınlaşmasının, altyapı sahipliğinin yapısal ayrışmayla tamamen bağımsız bir şirket tarafından yönetilmesiyle mümkün olacağına inanıyoruz. 

Eve kadar fiber kapsamada Asya, Körfez ve bazı Avrupa ülkeleri %100’lere varan oranlar görmekteyken, biz bu alanda %50’lerdeyiz. Sabit genişbant hızında 110. sıradayız ve gitgide geriliyoruz. Dolayısıyla, artık bu alanda bir model değişikliğine ihtiyaç var. Dünyada da örneklerini sıkça gördüğümüz ortak altyapı şirketiyle bu değişim sağlanabilir. Sabit hizmet lisansının uzatılmasının gündemde olduğu bu süreci ortak altyapı şirketi ve yapısal ayrışma gibi modellerin uygulamaya geçmesi için bir fırsat görüyoruz.

Ülkenin fiberleşmesi için bu adımların atılması çok önemli. Aksi takdirde, vatandaşlarımızın sabit genişbant taleplerine layıkıyla cevap verebilecek bir altyapıdan uzaklaşacağımızı, rekabetin aksayacağını ve ülkemizin dünya fiber sıralamalarında geriye düşeceğini düşünüyoruz. Dahası, sabit genişbandın gelişmemesi KOBİ’ler başta olmak üzere işletmelerimizin verimlilik fırsatlarından yararlanamaması, uluslararası rekabet kapasitelerinin azalması anlamına gelecek. Bu da ülkemiz için çok ciddi bir ekonomik kayıp demek.

 

 

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları businessworldglobal.com'a aittir, haberleri kopyalamayınız.

[reklam]