1989 yılında insan hayatına giren internet, günümüzde hayatımızın büyük bir bölümünü daha da kolay yaşanılabilir hale getirdi. Türkiye’de ilk olarak 1993 yalında kullanılmaya başlanan bu iletişim teknolojisi, 2000’li yılların başlarında sadece şirketlerde iş odaklı kullanılıyordu. Daha sonraları internet ile ilgili gelecekteki ihtiyaçları görebilen girişimciler ve yatırımcılar için bu teknoloji bir kazanç kapısı oldu. Şirketlerin tanıtımı ve kendilerini daha iyi anlatmalarını sağlayacak web sayfaları, videolar, çeşitli fotoğrafların internet yolu ile insanlara duyurulmaya başlandı. İlk kullanım dönemlerinde bir işlem için dakikalarca beklediğimiz internet günümüzde ışık hızı ile yarışır duruma geldi.
İnternetin hayatımızda bu denli yer alması yavaş yavaş sosyal medya mecralarının oluşmasını sağladı.
Bugün farklı isim, farklı içerikler ve farklı hizmet sunumları ile bir çok sosyal medya mecrası mevcut. Aslında genel olarak baktığımızda hepsinin amacı yine tanıtım, duyuru ve insanlık için gerekli ürün/hizmet paritesinde tüketiciye ulaşmak. Fakat son yıllarda hayatımızın büyük bir bölümünü kapsayan dijitalleşme, yapay zekalar, yazılımlar ve kodlar sayesinde istediğimiz bilgilere saniyeler içinde ulaşır hale geldik. Bu denli bir hıza sahip olan internet, beraberinde doğurduğu teknolojik gelişmeler ile aslında hayatımızın her alanına yayıldı.
Günümüzde 4.0 teknolojiler ile üretimde daha az hata, daha az insan gücü, daha çevreci enerji, daha verimli üretim sağlamak gibi tüm konuların hepsi dijitalleşmenin birer nimeti bizler için. Artık evimizden dışarı çıkmadan kapımıza kadar yemek siparişi verebiliyor, market alışverişini cebimizde taşıdığımız akıllı telefonlarla kapımıza kadar getirtebiliyoruz. Yaşam şeklimizi farklılaştıran dijitalleşme, finans, üretim, giyim, gıda, gezi, eğitim ve daha sayamayacağımız bir çok şeyi uzaktan yapabilme kolaylığını bizlere sunuyor. Asıl merak edilen ise, “dijitalleşme daha nereye kadar?” sorusunun cevabı… Bakalım ömrümüz yettiğince yaşayarak göreceğiz…
