Ülke olarak her konuda bir opsiyonel çözüm, ya da işin kolayına kaçma diyebileceğimiz ikinci bir formülü en kısa sürede üretebilen ülkeler arasında ilk sıradayız. Yani kanunla da gelen bir konu hakkında bile, “mış – miş” gibi yaparak konuyu farklı yönde çeşitlendirebiliyoruz. Bu denli konuları basite indirgeyen bir toplum olarak iklim krizinde biz Çılgın Türkler acaba nasıl bir reaksiyon vereceğiz? İşte asıl soru bu…
Neden böyle söyledim anlatayım, geçtiğimiz günlerde bir şirket yetkilisi ile karbon ayak izi raporu üzerine sohbet ederken, “2026 ocak ayı itibarı ile karbon ayak izi raporu olmayan markalar ihracatta zorlanacaklar, sizin bu konuda bir çalışmanız var mı? Şeklinde bir soru sordum. Cevap tamda Çılgın Türkler’e yakışır tarzda idi. “Biz araştırdık, karbon ayak izi raporu olmayan ürünlere ek vergi uygulanacakmış, bizde ürünü daha ucuza maliyetle üretir, ek vergiyi üzerine eklediğimizde yine istediğimiz rakama getiririz. Böylelikle rekabet etme konusunda da sorun yaşamayız” şeklinde önceden hazırlanmış gibi bir cevap verdi.
Şimdi bu cevaba bakarak bu ülkede dünya ve insanlık geleceği için fayda sağlayacak insanı nerden ve nasıl bulacağız? Malum ülkemizde de iklim kanunu meclise sunuldu, içerisinde kapsamlı maddelerin olduğu bir kanun, fakat bu maddeleri uygulayacak kurumlarda yetkin insan gücü var mı? Diyelim ki var, peki yukarıda bahsettiğim üretici modelindeki gibi insanlara nasıl bir eğitim verilmeli ki bu maddelere uyumlu bir üretim süreci başlasın. Aslına bakarsanız bu daha da zor. Yazının en başında bahsettiğim gibi, kanunda olsa, kararname de olsa insanımızın kendi bildiğinden öteye gitmediğini herkes biliyor.
Gerek üretici gerekse tüketicinin iklim krizinin ne demek olduğu, orman yangınları, seller, aşırı sıcaklar ve kış ortasında bahar havası yaşanmasının sebebinin birer iklim krizi sonuçların olduğunu anlatmak gerek bu insanlara. Üretim yaptığı ürün atıklarını doğaya değil geri dönüşüme, gereksiz tüketimden uzak durmaya, enerjiyi daha mantıklı zamanlarda kullanmaya yönlendirmeli insanımızı.
Eğer bu saydıklarımızı başaramazsak ne iklim kanunu işe yarar ne yasa ne de başımıza gelen felaketler. Konuyu bilmeyen bir topluma, bilmediği bir konuyu uygulaması için kanun yaparsan, sadece kâğıt üzerinde kalır o kanun.
