Geçtiğimiz yılı 7,5 milyar dolar ihracatla tamamlayan ambalaj sektörü, en büyük pazarı olan Avrupa’ya biraz daha yoğunlaşacak. Türkiye’nin çok uzak pazarlara yönelmektense önce Avrupa’daki payını artırması ve yakın pazarları beslemesi gerektiğini söyleyen Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Başkanı Zeki Sarıbekir, “kriz dönemlerinde ülkeler maliyetlerini düşürmek için yakın coğrafyadaki yeni tedarikçilere bakıyorlar. Bu anlamda Türk ambalaj sektörünün önünde büyük bir fırsat var. Ambalaj sektörü olarak Avrupa’nın ambalaj ihtiyacının hala yüzde 10’unu karşılayabiliyoruz. Bunu yüzde 20’lere çıkartabiliriz. Sadece Avrupa’ya olan ihracatımız 10 milyar doları bulabilir” dedi. Sarıbekir, Avrupa’nın ardından ise Amerika’ya yöneleceklerini ve burada Çin’e konuşan ek vergiyi değerlendirmek istediklerini söyledi.
ASD Başkanı Zeki Sarıbekir, Almanya’da düzenlenen dünyanın en büyük ambalaj fuarı Interpack’in ardından değerlendirmelerde bulundu.
3 senede bir yapılan Interpack’te yaklaşık 200 bin katılımcı olduğunu ifade eden Sarıbekir, Türkiye’nin 300’den fazla firma ile Çin ve İtalya’dan sonra en fazla katılım gösteren 3’üncü yabancı ülke olduğunu kaydetti. Avrupa’daki resesyon ve enflasyonun yanı sıra Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın ambalaj tedariği konusunda rotayı değiştirdiğini kaydeden Sarıbekir, Türkiye’nin önünde çok büyük bir fırsat olduğunu söyledi.
KRİZLER BÜYÜMEMİZ İÇİN FIRSAT
Ülkelerin kriz dönemlerinde maliyetlerini düşürmek için yakın coğrafyadaki yeni tedarikçilere baktıklarını belirten Sarıbekir, şöyle konuştu:
“Avrupa Çin’e çok uzak ama Türkiye’nin dibinde. Türk ambalaj sektörünün önünde büyük bir fırsat var. Bizlerin büyüme süreci hep bu krizlerde oluyoruz. Sonuçta biz tedarikçiyiz ama şöyle düşünün. Eğer bir firma tedarik açısından memnunsa, ona ürün satmaya gittiğiniz zaman tedarikçisini değiştirmek istemiyor. Kalitesinden memnun, servisinden memnun, fiyatından memnun. Ama kriz dönemlerinde Avrupa’daki müşteriler maliyetlerimizi düşünmemiz lazım deyip tekrar arayışa geçiyorlar. Daha önce sorgulanmayan maliyetler ve fiyatlar sorgulanmaya başlıyor.
Türkiye’nin ambalaj ihracatı yılda 7,5 milyar dolar ve bunun da yüzde 60’ı Avrupa’ya gidiyor. Buna rağmen ambalaj sektörü olarak Avrupa’nın ambalaj ihtiyacının sadece yüzde 10’unu karşılayabiliyoruz. Bunu yüzde 20’lere çıkartabiliriz ve bu durumda sadece Avrupa’ya olan ihracatımız 10 milyar dolara ulaşacak. Bu kadar yakın bir coğrafyada tırla 3 günde Avrupa’nın herhangi bir kasabasına ürünümüzü ulaştırabiliriz. Ayrıca Türk ambalaj sektörü de yaptığı yatırımlarla, teknolojik gelişmelerle bunu karşılayabilecek bir güce sahip. Herkes uzak pazarlara gidelim dese de önce yakın pazarları besleyelim, oradan daha büyük pay alalım. Tamam diğerlerine hayır demeyelim, onları da araştıralım ama Avrupa’dan nasıl daha fazla pay alırız? Rusya’dan nasıl daha fazla pay alırız? Komşu ülkelerimize nasıl daha fazla ürün satarız buna bakalım. Sen kalitenle Almanya’dakileri mutlu edersen zaten o kaliteyle dünyanın her yerine satabilirsin.”
Türkiye’nin ambalaj sektöründe çok önemli bir ülke olduğunu ve fiyat olarak da Çin ile Avrupa arasına bir yere oturduğunu kaydeden Sarıbekir, Avrupa’nın ardından hedef pazar olarak belirledikleri ABD pazarına da yoğunlaşacaklarını ifade etti. Amerika’nın Çin ambalajına yüzde 25 gümrük vergisi koyduğunu ve bu durumun çok büyük bir potansiyeli bir kez daha ortaya çıkardığını söyleyen Sarıbekir, “Amerika’ya da gitmemiz lazım. Yani bizim zengin pazarlara gitmemiz lazım. Ama zengin pazarlar da daha kaliteli istiyor. Daha hızlı yapacaksın, daha kaliteli, daha güzel…” diye konuştu.
GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMİŞ AMBALAJ ÇEVREYE BÜYÜK KATKI SAĞLAR
Ambalajın çevreyi kirletmediğini, aksine doğru geri toplama ve dönüşümle çevreye büyük fayda sağladığına işaret eden Sarıbekir, her türlü ambalajın ‘tek katlı’ olması kaydıyla geri döndürülebileceğini söyledi. Sarıbekir, şöyle devam etti:
“Mesela bir pet şişe, bunu toplayabilirseniz bunu geri döndürdüğünüz zaman yine benzer bir ürün elde edebilirsiniz. Camı topladığınız zaman tekrar cam yapabilirsiniz. Tenekeyi topladığınızda da tekrar aynı şeyi elde edebilirsiniz. Buradaki problem, iki ürünün bir arada olduğu kompozit malzemelerde.
Ayrıca atıkları düzgün toplamak da önemli. Mesela Avrupa’da belediyeler ihaleye çıkıyorlar. Her gün bir poşet var. Bir gün plastikler için mavi, bir gün metaller için kırmızı, bir gün evsel atıklar için kahverengi. Türkiye’de de bunu yapabiliriz. Bir belediye ihaleye çıkar, 200 dönüm bir yer ayarlar ve burası toplama yeri der. Her mahallede muhtarlıklarla, her eve poşetler dağıtılır. Siz onu alırsınız, kapının önüne çıkartırsınız. Bilirsiniz ki perşembe günü plastikler toplanacak. Gelirler, alırlar, götürürler orada geri dönüşüm yaparlar. Biz şu anda Avrupa’dan atık ithal ediyoruz. Çünkü onlar ayrıştırılmış plastikler, metaller… Atık ithalatı yasaklanmalı ama nasıl? Çin de böyle yaptı. Sektör gelişene kadar geri dönüşüm sektörü ithalat olmalı, sonra kademeli olarak durdurulmalı. Bu arada da sistemi geliştirirsin. Mesela bu “Sıfır Atık Projesi”. Çok güzel bir proje. Yani ödül alınacak bir proje. Ama daha çok sahip çıkılması lazım. ”
KİŞİ BAŞI TÜKETİM 10 YILDA İKİYE KATLADI
Türk ambalaj sektörünün kişi başı tüketiminin 10 yılda 120 dolarlardan 325 dolarlara kadar geldiğine işaret eden Sarıbekir, “Bunu artıran en önemli neden süpermarketlerin gelişmesi. Eskiden geleneksel pazarlardan ürünümüzü alırken şimdi süpermarketlerde ambalajlı alıyoruz. İhracat da genellikle ambalajlı olduğu için ihracat artınca ambalaj tüketimi de artıyor.
Türkiye’de ambalaj o kadar önemli bir sektör ki, insan ömrünü bile uzatıyor. Ambalajsız neyi nasıl satabileceksiniz? Neye koyacaksınız? Ambalajda gıdayı ben her zaman savunuyorum. En kötü ambalaj ambalajsızlıktan iyidir. Ondan sonra zaten müşteri en doğru ambalajlı ürünü seçecektir. Ama önce ambalaja girsin.” dedi.
