Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosluğu Ekonomi ve Refah Bölümü Başkanı Nicholas Cannon, AB’nin birçok krizde karar verme konusunda başarılı olmadığını öne sürerek, “AB, ABD ve Asya ekonomileriyle olması gerektiği kadar rekabetçi değil.” dedi.
Birleşik Krallık İstanbul Başkonsolosluğu Ekonomi ve Refah Bölümü Başkanı Nicholas Cannon, Bahçeşehir Üniversitesi Hükümet ve Liderlik Okulu tarafından düzenlenen 21. Global Liderlik Forumu kapsamında düzenlenen “Brexit Süreci ve Avrupa Birliği’nin Yeniden İnşası” başlıklı oturumda konuştu.
Brexit süreci ile ilgili kişisel konuşacağını dile getiren Cannon, Avrupa Birliği (AB) ile İngiltere ilişkilerinin çok karmaşık olduğunu belirterek, yıllardır bu karmaşıklığın nasıl giderileceğinin tartışıldığını söyledi.
AB bütçesine maddi katkı sunan Almanya’dan sonra ikinci ülkenin İngiltere olduğunun altını çizen Cannon, bu durumun hiç değişmediğini ifade etti.
Birleşik Krallık’ın uzun yıllara dayanan bir hukuk temeli olduğunu anımsatan Cannon, İngiltere’nin Brexit kararın arkasındaki motivasyonu şöyle anlattı:
“AB’deki mevzuatlar, gittikçe Birleşik Krallık kanunları önüne, üstüne geçiyordu. Biz burada kendi hukukumuz konusunda kontrolü kaybettiğimizi düşündük. Üçüncü konu da sınırlarımızla ilgiliydi. İngiltere’nin genel olarak liberal bir göç politikası vardı. Göçmenlerin Birleşik Krallık’a işçi olarak giriş yapması tarihe baktığımız zaman çok kolay olmuştur ama Fransa ve diğer ülkelerde bu zordur. AB üyesi diğer ülkelerden İngiltere’ye geçişlerin olduğunu gördük tabii ki bunu yapabilirler ama bu bize şunu getirdi. Öncelikle, eğitim, sağlık ve konut sistemimize çok yoğunluk sağladı ve aynı zamanda işçi sınıfının maaşının düşmesine sebep oldu. Şu anda Londra nüfusunun yarısı Londra dışında doğanlardan oluşuyor. Bu hiçbir zaman istemediğimiz bir şey. Dördüncü endişe ise AB’nin döndüğü yöndü. AB hep yakın ilişkileri istiyordu ve buradaki gidiş yönleri ‘federal bir hükümet’e benzer bir duruma dönüştü. Bu da bizim istediğimiz bir şey değildi.”
Cannon, 23 Haziran 2016’da yapılan referandumda yüzde 52 oyla AB’den ayrılma kararı çıktığını hatırlatarak, bu sonuca rağmen AB liderleri İngiltere’yi tatmin eden bir şey sunmuş olsaydı sürecine tersine döneceğini, ancak o şeyin sunulmadığını anlattı.
Referandum sonucunun henüz hukukileşmediğini, hukukileşmesi için üç kez parlamentoya sunulduğunu ve üçünde de ret kararı çıktığını hatırlatan Cannon, “AB ile şuna karar verdik, AB’den çıkışımızı Mart 2019’dan, Ekim 2019’a ertelenmesini kabul ettik. Bu da şu anlama geliyor, mayıs ayında yapılacak AB Parlamentosu seçimlerinde İngiltere de katılacak. Bu tabii karışık bir konu.” dedi.
Cannon, İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı sonrasında ekonomik olarak kötü etkilenmediğini öne sürerek, “Komşu ülkelere göre ekonomik olarak daha iyi durumdayız. Hatta belki de son 25 yılın en iyi işsizlik oranlarına sahibiz. Brexit şu ana kadar birçok kişinin düşündüğü ekonomik felaketi getirmedi.” diye konuştu.
“Söylenen kadar demokratik değil burası”
AB’nin bazı temel sıkıntıları bulunduğunu anlatan Cannon, şu ifadeleri kullandı:
“Avrupa Parlamentosu’nun demokrasi açısından çok eksiklikleri var. Demokrasi aslında çok temel bir sorun AB içinde. Söylenen kadar demokratik değil burası. İkinci sorun da karar verme konusu. AB’de karar verme süreci her zaman zorlu bir süreç oldu. Çünkü bütün üyelerin ortak çıkarlarını bir araya getirmek gerekti. Bu da karar verme aşamasını zorlaştırdı. Çok büyük konularda karar alması gereken AB bu işi yüzüne-gözüne bulaştırdı. Yugoslavya işine baktığınızda, Yunanistan’daki ekonomik krize baktığınızda, göç krizine baktığınızda, Ukrayna sorununa baktığınızda bütün bu önemli sorunlarda AB karar verme konusunda çok karışık davrandı ve başarılı olamadı. Üçüncü sorun da ekonomik rekabet konusu. AB, ABD ve Asya ekonomileriyle olması gerektiği kadar rekabetçi değil.”
“İngiltere’nin verdiği karardan çok mutsuzuz”
Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Bertrand Buchwalter ise İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma kararından dolayı çok mutsuz olduklarını ifade ederek, “İngiltere, AB’nin çok güçlü partneri oldu ve 40 yıldan fazla sürede çok ciddi katkılar yaptı. Eğer Brexit gerçekten meydana gelirse, İngiliz dostlarımızı çok özleyeceğiz. Bu karardan dolayı üzüntü duyuyoruz ama demokratik bir süreçten dolayı da saygı duymak zorundayız. Bizim yapmak istediğimiz anlaşmayla yapılan bir çıkış sağlamak. Tek mümkün seçenek budur. Bunun belirli bir zaman çerçevesinde olması gerekir.” dedi.
“AB’nin müthiş bir başarı gösterdiğini unutmayalım”
Dünyada birçok sorunun baş gösterdiğini anlatan Buchwalter, şöyle konuştu:
“ABD’de ulusalcılık ve milliyetçilik artıyor. Rusya ve Çin’in birlikteliği… AB bu zorluklara karşı hala ayakta. Biz Brexit’e takılıp kalırsak büyük sorunlarla karşı karşıya kalırız. Tabii ki küçümseyemeyiz ama diğer büyük sorunlarımızı da dikkate almalıyız. AB’nin değişmesi gerektiğinden bahsedeceğim. AB Birleşik Krallık çıktığında nasıl gözükecek? Yeni üyeler olabilir mi? AB-Türkiye ilişkisi nasıl olacak? AB hala gerçekten doğru bir cevap. AB’nin müthiş bir başarı gösterdiğini unutmayalım. Savaş sayesinde dağılmış bir kıtanın bir araya gelmesi ve özgürlük projesiydi. Sosyal harcamalara çok fazla para harcanmakta. Sosyal politikalarımızın kalitesi. Dünyadaki bütün kalkınma yatırımlarının yüzde 50’si AB tarafından yapılıyor. AB ulusal egemenliğe karşı gelen bir şey değildir. Bir araçtır, bu aracı kullanarak daha demokratik çözümler yaratabiliriz. Bugünkü AB’nin çok sorunu var. Fransızlar için de çok var. Her şey mükemmelmiş gibi davranmamalıyız. Dış güçler demokratik süreçlere müdahalede bulunabiliyor.”
Çek Cumhuriyeti’nin İstanbul Başkonsolosu Petr Mares ise İngiltere olmadan AB’nin nasıl bir sürece evrileceğinin merak konusu olduğunu anlatarak, mayıs ayında yapılacak AB Parlamentosu seçimleri öncesinde karamsarlığın hakim olduğu ve popülist-ırkçı partilerin nasıl bir sonuç alacağının merak edildiğini söyledi.
İnsanların AB içinde kendi ulusal kimliğini kaybetme korkusunun yersiz olmadığına dikkati çeken Mares, bu hassasiyetin önemine vurgu yaptı.