Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, ekonominin pandeminin yarattığı şoktan sonra hızla toparlanarak 2020’de yüzde 1.8, 2021 yılında ise yaklaşık yüzde 10 büyümesini memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. Ömer Koç, ekonomik toparlamanın gerçek reçetesinin ise, “2000’li yılların ilk 10 senesinde yapıldığı gibi ciddi reformlar uygulayarak ülke riskini azaltmak” olduğunu söyledi.
Koç Holding’in kurumsal dergisi Bizden Haberler’in yeni sayısı yayınlandı. Holdingin, 17 Aralık tarihinde 35’incisi gerçekleştirilen Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nda öne çıkan mesajlar, derginin son sayısında ele alındı.
Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nda geleceğe odaklanacaklarını kaydeden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, konuşmasında tüm dünyada hâlihazırda etkisini sürdüren Covid-19 pandemisi ile ekonomik ve siyasi gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Pandemide en büyük zararı gelişmiş ülkelerin gördüğünü bildiren Ömer M. Koç, “Covid-19 pandemisi ikinci yılını tamamlarken, beyan edilen resmî rakamlara göre 5 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Ancak araştırmalara göre, gerçek rakam bunun 3 katından fazla olabilir. Daha büyük can kayıplarını önleyen aşıların, vaka sayılarının azaltılmasında tek başına yeterli olmadıkları görülüyor. Aşılamanın ve tedavi imkânlarının artmasıyla, 2022’nin sonlarında gelişmiş ülkelerde pandemi öncesi sosyal hayata dönülebileceği öngörülüyor. Dünya çapında bağışıklığın sağlanamamasından en büyük maddi zararı zengin ülkeler görüyor. Dilerim, artık hiç değilse bu ekonomik sâikle hareket edilir ve küresel dayanışma sayesinde pandeminin üstesinden gelinir” dedi.
‘ENFLASYONDAKİ YÜKSELİŞ, TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ BİR FAKTÖR’
IMF’nin verilerine göre, 2020’de yüzde 3.1 küçülen dünya ekonomisinin, bu sene yüzde 5.9 büyüyerek pandemi öncesindeki seviyenin az da olsa üzerinde bir performans yakaladığına işaret eden Koç, konuşmasında pandeminin mevcut sosyal ve ekonomik adaletsizlikleri derinleştirdiğine vurgu yaptı.
Son 20 yıldır küresel yoksulluğun ilk kez çoğaldığını, ülkeler arasındaki uçurumun büyüdüğünü, toplumsal gerginliklerin arttığını da dile getiren Koç, bu eşitsizlikler ve onların yol açtığı problemlerin önümüzdeki dönemin en önemli risk faktörleri arasında sayıldığını kaydetti.
Pandeminin ilk dönemlerinde ‘Büyük Buhran’a benzeyen bir süreç yaşanacağı kaygısının taşındığını şimdi ise aşırı ısınan küresel ekonomide yüksek enflasyonun tartışıldığını belirten Koç, “Başta FED olmak üzere birçok merkez bankası, enflasyondaki yükselişi ilk etapta arızi olarak değerlendirse de ağustos ayından itibaren daha temkinli davranıyorlar. Bu konu, doların küresel rolü nedeniyle tüm ülkeleri yakından ilgilendiriyor. Ancak Türkiye gibi kısa vadeli sermaye hareketlerine duyarlı ekonomiler açısından daha da önemli bir faktör” dedi.
‘AB İLE İLGİLİ TEK TESELLİMİZ BİR KRİZ YAŞANMIYOR OLMASI’
Avrupa’nın küresel ağırlığı azalsa da kıtadaki gelişmelerin Türkiye’yi ve Koç Topluluğu’nu yakından ilgilendirdiğini de aktaran Ömer M. Koç, “Avrupa Birliği, ülkemizin ve topluluğumuzun en büyük dış ticaret ortağı konumunda. Almanya, 16 senelik Merkel döneminin ardından Sosyal Demokratlar liderliğinde kurulan bir koalisyon tarafından yönetilecek. Hükûmet programında adı en fazla geçen ülkelerden biri olan Türkiye, ‘Avrupa Birliği’ne aday değil, komşu’ olarak tanımlanıyor. Avrupa yeşil dönüşümü ana büyüme stratejisi olarak belirledi. Biz de topluluk olarak, Karbon Dönüşüm Programımızı büyük bir titizlikle takip edeceğiz. Bugün için Avrupa Birliği ile ilişkilerdeki tek tesellimiz, bir kriz yaşanmıyor olması. Fiilen rafa kaldırılan üyelik müzakerelerinden sonra, Gümrük Birliği’nin modernizasyonuna ilişkin bir beklentimiz de şimdilik yok” dedi.
‘MÜLTECİ MESELESİ GELECEKTE SORUN OLMAYA DEVAM EDECEK’
Koç, Suriye ve Orta Doğu’daki gelişmelerin Türkiye’ye etkisini de değerlendirerek, “Suriye konusunun ülkemizin bölgesel ve hatta küresel ilişkilerini etkilediği gibi toplumsal yansımalarıyla iç siyaset üzerinde de belirleyici bir rolü var. Mülteci meselesi, önümüzdeki yıllarda da büyük bir sorun olmaya devam edecek gibi görünüyor. Ortadoğu’da Katar ile eski hasımlarının barıştıklarına, Suriye’nin Arap dünyasına dönüşü için de adımlar atıldığına şahit oluyoruz. Ankara’nın, Abu Dabi ile önemli ilerleme sağladığı uzlaşma gayretlerinin Kahire’den aynı karşılığı bulamadığı anlaşılıyor. Bölgedeki en ciddi risk, güneyimizdeki devletlerin giderek işlevsiz hâle gelmesi. Önümüzdeki dönemde daha büyük toplumsal hareketlere ve göç sorununun arttığına şahit olabiliriz” görüşlerini paylaştı.
‘DAHA İYİ BİR GELECEK İÇİN, DAHA İYİ KURUMLAR GEREKLİ’
Ekonominin pandeminin yarattığı şoktan sonra hızla toparlanarak 2020’de yüzde 1.8, 2021 yılında ise yaklaşık yüzde 10 büyümesini memnuniyetle karşıladıklarını belirten Ömer M. Koç, ekonomik toparlanmanın gerçek reçetesinin 2000’li yılların ilk 10 senesinde yapıldığı gibi ciddi reformlar uygulayarak ülke riskini azaltmak olduğunun altını çizdi.
Türkiye’yi doğrudan yatırımlar açısından yeniden bir cazibe merkezi hâline getirmek gerektiğini vurgulayan Koç, “Kurları, maliyetleri ve nihai netice olan enflasyonu azaltmanın başka kalıcı yolu maalesef yok. OECD’nin ekim ayında yayımladığı rapora göre işgücü verimliliğindeki artış beklentisi ve sermaye yatırımları kapasitesi değerlendirildiğinde, 2060 yılına kadar kişi başına ekonomik büyüme potansiyeli en fazla olan üye ülke Türkiye’dir. Bu potansiyelin gerçekleştirilmesi için gerekli olan adımların hızla atılmasını dilerim. Kıymetli bilim insanı Daron Acemoğlu’nun dile getirdiği üzere, daha iyi bir geleceği inşa etmenin yolu daha iyi kurumlar oluşturmaktan geçiyor. Bunun için ise sivil toplumun aktif katılımı gerekiyor. Faaliyet gösterdiğiniz sektörlerde memleketimizin istikbaline yönelik öneriler geliştirilmesi için iş örgütlerinde güçlü bir liderlik sergilemeniz şart” diye konuştu.
‘AYDINLIK GÜNLERİN ARİFESİNDEYİZ’
Konuşmasında, Koç Topluluğu yöneticilerine de mesajlar veren Ömer Koç, “İçeride ve dışarıda belirsizliklerin süreceği bir yıla daha girerken, sizlerin liderliği ve basiretli yönetim anlayışınız en büyük güvencemiz. Şartlar ne olursa olsun miras aldığımız kurumsal değerlere sımsıkı sarılma, Cumhuriyetin kuruluşundaki ruhu ve geleceğe ilişkin umutlarımızı daima canlı tutmak mecburiyetindeyiz. Memleketimiz için daha iyisini yapmanın, her koşulda mümkün olduğu bilinciyle ve azmiyle çalışmayı sürdüreceğiz. Şahsen, çok daha aydınlık, müreffeh ve huzur dolu günlerin arifesinde olduğumuza yürekten inanıyorum” dedi.