Umut Çelik / umut@businessworldglobal.com
Gerek ülke ekonomisi gerekse istihdama katkısı dolayısıyla iktisadi ve sosyal açıdan büyük bir önem taşıyan gıda sektörünün stratejik niteliği pandemiyle birlikte bir kez daha ortaya çıktı.
Elverişli coğrafi koşulları ve iklimi, geniş tarım arazileri ve su kaynaklarının bolluğu ile tarım ve gıda alanında dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olarak kabul edilen Türkiye, gıda sektöründe 2023 yılında 150 milyar dolarlık üretim ve 40 milyar dolarlık ihracata ulaşmayı hedefliyor.
Günümüzün en önemli sosyo-ekonomik etkilerine sahip olan sanayi dallarından birisi olarak kabul edilen gıda sanayi, birçok alt dalları bünyesinde barındıran bir faaliyet kolu olarak öne çıkıyor. Dünyada ve Türkiye’de gıda sanayi son yıllarda büyük bir değişim gösterdi.
STRATEJİK ÖNEME SAHİP SEKTÖR
Bu değişim, üretim ve tüketim yapısına, organizasyona, iç ve dış ticarete, şirket yönelimlerine ve uygulanan politikalara etkide bulunuyor. Emek yoğun bir sisteme dayalı olarak gelişen gıda sanayi; tarımsal ürünlerin değerlendirilmesi, sanayiye hammadde temini, istihdama katkısı ve halkın dengeli beslenmesiyle doğrudan ilişkili olup dünyadaki tüm ülkelerde sosyo-ekonomik açıdan stratejik bir öneme sahip.
Özetle 21. yüzyıl dünyasında ülkeler arasındaki mücadelenin petrol, maden gibi enerji kaynakları üzerinde olacağını düşünülürken, sağlıklı gıda temini konusunun da hesaba katılması gerekmektedir. 2019 yılının sonlarında ortaya çıkan ve günümüzde devam etmekte olan covid-19 pandemisi sağlıklı gıda temini ve gıda güvencesi hususunun önemini bir kez daha gözler önüne serdi.
DÜNYANIN TAHIL AMBARI İKİ ÜLKE SAVAŞA GİRDİ
Rusya’nın Ukrayna’ya askeri saldırısı başlangıcından bu yana dünya ekonomileri üzerinde gittikçe daha da derinleşen olumsuz sonuçlara yol açtı. Bozulan dünya barışının yeniden tesis edilmesi ihtiyacı bir yana dünya ekonomileri enerji ve gıda temininde de büyük zorluklar yaşamaya başladı. Pandemiyle zaten yaşanmakta olan küresel gıda kıtlığı savaşın etkileri ile daha da derinleşerek küresel bir gıda krizine dönüştü. Çatışmalar devam ettikçe gıda pahalılığı ve gıda kıtlığına dair olumsuz öngörüler aşamalı bir şekilde gerçeğe dönüştü. Ukrayna ve Rusya’nın dünya ölçeğinde en çok tahıl üreten ülkeler arasında yer aldığı düşünüldüğünde savaş milyonlarca ton tahılın üretimini ve ihracatını engelleyerek fiili ve potansiyel gıda krizine neden oldu.
ARABULUCU TÜRKİYE, DÜNYAYA NEFES ALDIRDI
Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında iki tarafla da diyalog kurabilen tek aktör olarak gıda krizinin çözümüne öncülük etti. Güvenli rota işlemeye, gıda ürünleri limanlara ulaşmaya başladı.
Ukrayna-Rusya savaşıyla birlikte Karadeniz’in stratejik önemi bir kez daha görüldü. Yaklaşık 50 milyon kişiyi etkileyecek gıda krizinde tahıl koridoru dünyaya nefes aldırdı. Türkiye’nin çabalarıyla açılan Karadeniz’de oluşturulan koridorun gıda krizi ile mücadeleye etkisi okyanusları aştı.
Tahıl fiyatlarında düşüş yaşanırken, gıda ürünlerine erişimin yolu açıldı. Karadeniz’de krize karşı atılan adım, uzak coğrafyalara da olumlu yansıdı.
TÜRKİYE’DE GIDA SEKTÖRÜ NE DURUMDA?
Gıda, 2000’li yılların stratejik olarak en avantajlı 7 sektöründen biri olarak gösteriliyor. İnsanlık için oldukça önem teşkil eden gıda sektörü, gerçek potansiyelin her yıl düzenli olarak büyüdüğü ve pek çok sayıda yatırım yapılması gereken segmentlerin ortaya çıkması gerektiğini ifade etmek gerek.
Dünya gıda devleri gerçek gıda potansiyelinin şu anda telaffuz edilen rakamların iki, üç katı olacağı görüşünde hemfikir olmuş durumdalar. Bu veriler doğrultusunda da gıdaya dönük holdinglerin bu sektöre yatırım yapma gerçeğini açıkça ortaya koyuyor.
EKMEK ÜRETİMİ İLK SIRADA
Türkiye gıda sektöründe ekmek üretiminde birinci sırada yer alıyor. Buna mukabil diğer gıda kalemlerinde kişi başına düşen tüketimlerde Avrupa ülkelerine oranla daha az miktarlardadır. Bunun ana nedenlerinden biri ise gıda alanlarında birçok alanın halâ boş ve yetersiz olduğunu gözlemliyoruz. Türkiye’de arz ve taleplerde şu anda pazarın büyüklüğünü tam olarak kestirebilmek pek mümkün değil. Gayrı safi milli hasılanın büyük bir kısmı gıda sektörünün içinde sirkülasyon yaratıyor.
YAN ÜRÜNLER BÜYÜMEYE DEVAM EDİYOR
Türkiye’nin son yıllarda unlu mamuller sektöründe iyi bir ivme yakaladığını görüyoruz. Bu hem paketli unlu mamullerde hem de satış grafikleri açısından iyi denecek kadar yüksek potansiyele sahip. Doğal yollardan üretilen saf meyve suları, yüksek mineral değeri sağlık açısından yarar sağlayan soda üretimleri bu segmentlerdeki ürünlerde hızlı büyümelerin yaşandığı görülüyor.
Dondurulmuş gıdalarda tüketim oranları oldukça az ve bu sektörün tüketme kültürü düşük seviyelerde. Buna rağmen dondurulmuş ürünlerin süper marketlerde oldukça geniş bir alana sahip olduğunu görmekteyiz. Ancak doğal ürün tüketimine yöneldiğimizde bu alışkanlığı kazanarak sektörün Türkiye’de büyüme trendlerini hızla yakalayacağını gerçek samimiyetimle düşünmekteyim.
E-TİCARETİN YÜKSELEN YILDIZI: GIDA
Türkiye’de her yıl yaklaşık yüzde 50 büyüme hacmine sahip olan e-ticaret sektörü, içinde barındırdığı fırsatlarla her sektörden yatırımcının ilgisini çekiyor. Yüzde 17’lik oranı ile e-ticarette en çok işlem hacmine sahip sektörler arasında dördüncü sırada yer online gıda sektörü, önemli bir büyüme potansiyeli vaat ediyor.
Dünyanın en büyük perakendecilerine bakıldığında, sanal marketin en kuvvetli oyuncusunun geçtiğimiz yılki cirosunun yaklaşık yüzde 4’ünün online kanaldan geldiğini görüldü. Türkiye’deki sanal market cirolarında ise bu oran yüzde yarımın bile altında olmasına rağmen gelecekte daha fazla pay alınması hedefleniyor.
İHRACAT NE DURUMDA?
Tarım, gıda ve içecek sektöründe ihracat 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 21 artarak 22,9 milyar dolara, ithalat yüzde 22 artarak 17,2 milyar dolara ulaştı. Buna göre, sektördeki ihracat 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 21 artarak 22,9 milyar dolar, ithalat yüzde 22 artarak 17,2 milyar dolar oldu. İhracat, yıla yavaş bir giriş yaptıktan sonra toparlandı ve yılın devamını güçlü artışlarla geçirdi. İthalat ise yıla belirgin artışlarla başladıktan sonra yılın devamında yavaşladı.
223 ülke ve konuma ihracat yapıldığı görüldü. En çok ihracat yapılan 5 ülke 2,82 milyar dolarla Irak, 1,79 milyar dolarla Almanya, 1,49 milyar dolarla Rusya, 1,24 milyar dolarla ABD ve 1,02 milyar dolarla İtalya şeklinde sıralandı. Bu 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 36,4’ünü oluşturdu.
Türkiye; gıda ürünlerinin üretimi, işlenmesi, Avrupa ve Orta Doğu pazarlarına ihracatı konusunda bölgesel üs konumunda. Tarımsal çeşitliliği ve uygun iklimi ülkenin gıda işleme sektörüne sürekli hammadde tedarik etmesine imkan verirken gıda ve içecek alanında büyük bir ihracatçı konumunda olmasını sağlıyor.
Buna karşın ülkemiz, dünya gıda ticaretinden yüzde 1,6 civarında oldukça düşük bir pay alıyor. Aynı zamanda, temel sorun Türkiye’de tarımın sanayiye istenen kalite ve miktarda sürdürülebilir şekilde hammadde sağlayamaması olarak gösteriliyor. Yapılan bir değerlendirmeye göre, ülkemizde tarımsal ürünlerin ortalama yüzde 30’u sanayide kullanılırken, bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 60-80 arasında değişiyor. Günümüzde ülkeler iklim, ürün çeşitliliği, genetik zenginlik gibi sahip oldukları avantajlarını ekonomik ve milli değer haline getirme çabası içerisine girdi.
Bu nedenle gıda sanayinin rekabet gücünün artırılması gerekirken, bu ise ancak sektördeki yapısal değişimlerin hızlandırılması ile mümkün. Bunun için tarım ve gıda sanayinin entegrasyonu yaygınlaştırılmalı, hammadde üretimini artırıcı ve çeşitlendirici faaliyetlere yer verilmeli, küçük işletmelerin etkinlikleri artırılmalı, gıda sektörünün bütün dallarında teknolojik yenilenmeye gidilmeli ve kalite yönetim sistemleri etkin bir şekilde uygulanmalı.
SANAYİLEŞME VE TEKNOLOJİ ADIMLARI
Gıda sektörü günümüzde insan nüfusunun artması ve bu artan nüfusla birlikte piyasadaki talebin de artmasıyla son yüzyıl içerisinde çok köklü değişimlere uğradı. Önceleri, gıda işleme teknikleri piyasadaki mevcut gıda muhafaza, ambalajlama ve taşıma araçlarıyla sınırlıydı. Eski tip gıda işleme tekniklerinde ağırlıklı olarak tuzlama, kürleme, dondurma, kurutma, asitleme ve tütsüleme yöntemleri kullanılmaktaydı. 19. yüzyılda sanayileşme döneminde gıda üretimi hızlı bir şekilde yükseldi. Bu yükselmede yeni kitle pazarlarının ve öğütme, saklama, paketleme, etiketleme ve taşıma gibi gelişmekte olan yeni teknolojilerin büyük oranda katkısı oldu.
Modern gıda üretimi sofistike teknolojilerle tasarlanıyor. Bu tasarımlarda teknolojinin birçok alanı yer alıyor. Bundan yaklaşık 100 yıl öncesine kadar emek yoğun olarak gerçekleştirilen tarım bile günümüzde neredeyse tamamen teknolojinin kanatları altına girdi. Tarım önceleri ortak bir meslek olup milyonlarca insanın gıda üretiminde yer almasını sağlamaktaydı ama günümüzde makineleşme ve sanayileşmenin etkisiyle gıda üretiminde tarım da dolaylı yoldan da olsa makineler aracılığıyla gerçekleştiriliyor.
ENDÜSTRİ 4.0 İLE BÜYÜK DEĞİŞİM
Üretimde dijitalleşme nedeniyle gıda sektöründeki üretim dördüncü sanayi devrimi veya Endüstri 4.0 olarak bilinen büyük bir değişikliğe uğradı. Günümüzde gıda endüstrisindeki sistemler merkezi olarak kontrol edilirken gelecekte makineler ve ham maddeler haberleşme amacıyla bilgi ve iletişim teknolojilerinde kullanılacak.
Tam otomatik gıda fabrikaları hala hayal gibi görünmekte fakat gelecekteki üretim süreçlerinde kullanılacak olan birçok unsur günümüzde gıda sektöründe zaten kullanılmakta. Bazı ülkeler, gıda sektörlerini daha da geliştirmek adına şimdiden dördüncü sanayi devrimi alanında büyük yatırımlar yapmaya devam ediyor.