Ülkemiz gerek coğrafyası, gerek yeraltı kaynakları bakımında tüm dünya devletlerinin ağzını sulandıran bir yapıya sahip. Kuşkusuz bunu da her defasında bize ispatlamaktan çekinmiyorlar sağolsunlar. Böyle stratejik bir ülkenin yönetilmesi, ekonomisi, refah düzeyi, sağlık reformları, eğitim ve sosyoekonomik yapısını yaşanır halde kılmak da zor elbette. Öncelikle bu konu hakkında bizi yöneten tüm siyasilerimize Allah yardım etsin.
Gelelim günümüz gelişmelerine;
Gündemde S-400 savunma sistemi, Türkiye’nin Akdeniz de sondaj çalışmaları, Ülke ekonomisinin kötü gidişatı, AB ve ABD yaptırım tehditleri ve sürekli acaba dolar yükseldi mi? Diye tedirgin bekleyen sanayiciler. Evet, tabloya baktığımız da iç açıcı pek bir konu yok aslında. Ben bu saydıklarımdan sondan başlayarak başa doğru gitmek istiyorum, doların inip çıkması..
Bugün sanayiciyi, esnafı, küçük işletmeleri dahi en çok tedirgin eden etken dolar kuru. ABD başkanı Trump çıkıyor iki söz söylüyor dolar hop yukarı, Fed çıkıyor açıklama yapıyor dolar aşağı, kısaca Kemal Sunal filmlerindeki çök-kalk ikilemi gibi olduk. Bunun bana göre düzenlenecek yolları vardı elbette, neydi bu yollar?
Dün itibarı ile ülkemize hayırlı olmasını dilerim S-400 hava savunma sistemi ülkemize teslim edilmeye başlandı. Ülkemizin böyle bir hava savunma sistemine elbette ihtiyacı var ve iyi ki de alındı. Fakat bu S-400 hava savunma sistemini alır isek tepemizde bize zarar vermek için bekleyen dış etkenler var. Müttefikimiz olan bu ülkeler (sözde müttefik bana göre) S-400 leri alırsanız yaptırım uygularım diyor, devamında AB bu sistemin alınmasının büyük yanlış olduğu konusunda uyarıda bulunuyor ve oda yaptırım tehdidine başvuruyor. Şimdi bu S-400 hava savunma sistemi 2020 yılı Temmuz ayında alınsa idi, böylelikle hem ABD ile aramızı daha da düzeltir, AB ile müzakereleri gerçekleştirir, hem de sanayicimizin yüreğinin attığı dolar kurunda bir iyileşme yaratırdık. Rusya’ya verdiğimiz sözü de yerine getirmiş olur fakat sadece teslimatı biraz uzatmış olurduk.
Türkiye olarak Akdeniz de yaptığımız sondaj çalışmalarına gelecek olursak, aslında orada yapılan çalışmanın ilk öncelik hakkı ülkemize aittir. Fakat yine söylüyorum sözde müttefikimiz olan ülkeler, o denizin altında bulunan zengin yeraltı kaynaklarının neler olduğunu çok iyi bildiklerinden Türkiye’nin orada kazı yapmasını, daha doğrusu orada bulunan hidrokarbon zenginliğini almasını istemiyorlar.
Kimler istemeyenler sayalım, İsrail, Mısır, Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, ABD ve işte asıl bomba Rusya. Evet Türkiye’nin Akdeniz sularında sonda çalışması yapmasını istemeyenler arasında sözde müttefikimiz ABD ve Rusya başı çekiyor. Hani biz S-400 hava savunma sistemini Rusya’dan aldık, milyar dolar para harcadık dosttuk, hani G20 zirvesinde Trump ve Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan arasında buzlar erimişti. İşte siyasetin ikiyüzlülüğü, yazının da en başında da söylediğim gibi ülkemizin zenginlikleri kapımızda bekleyen açgözlü ülkelerin daima iştahını kabartmıştır.
Diğer ülkeleri anladım adamların niyeti en baştan belli, Türkiye zenginleşmesin, bizden ileri olmasın, bize muhtaç olsun. Bunların yanında bizim daima dost gördüğümüz ve ticari anlamda da en çok ihracat-ithalat yaptığımız Rusya neden böyle bir tavır sergiledi. Cevabı gayet açık, bu güne dek ülkeler arası krizlerde en akıllı davranan liderlerden biri de Putin’dir. Şimdi yine Türkiye’nin Akdeniz sularında yaptığı sondaj konusunda sesinin çıkması, Doğu Akdeniz de çıkacak gaz, Rusya’nın gazına rakip olacak. Hal böyle olunca Rusya oradan gazın çıkmasını önlemek için aba altından sopa göstermeye başladı. Aslında burada hedef sadece Türkiye değil, Rusya oradan çıkacak gazın her şekilde Rusya gazına rakip olacağını biliyor, işte bu yüzden pastadan pay almak yerine kargaşa çıkarıp o bölgeden gaz çıkmasına tamamen engel olmak. Uzun yıllardır NATO ittifakımız olan Rusya, Türkiye ile arasında gerçekleşen ticaret ve dostlukları göz önünde bulundurarak Türkiye’ye destek olması gerekirken, o bölge de karşı tarafta olması Türkiye’nin kafasında soru işareti bırakıyor.
Şimdi asıl meseleye gelelim, ABD ve AB en büyük derdi S-400 füzeleri. Türkiye yaramaz bir çocuk ve ABD-AB sözü dinlemediği için cezalandırılacak gözü ile bakılıyor. Çünkü ülkemiz siyasi olarak batı ülkelerine G20 zirvesinde de işbirlikçi bir tavır ile yaklaşırken bir anda AB’ne sırt çevirircesine S-400 alıp üstüne de Akdeniz Sondaj çalışması kararları olunca, AB ve ABD bize bir ders verme yarışına girecek. Eğer hem AB hem de ABD bir yumuşama sergilemez de yaptırım konusunda ısrarcı olur ise, önümüzdeki günler de ülke ekonomisi diplere inecek gibi.
Yani diyeceğim şu ki, ülke olarak S-400 konusunda acele etmemeliydik. Elbette devlet büyüklerimiz bu hava savunma sisteminin alınması konusunda haklılar, fakat dikkat etmemiz gereken tek nokta acele edilmemeliydi.
Efe GÖKÇE