Türkiye’nin Ukrayna krizi sürecini çok başarılı dengeli bir diplomasiyle yürütmesi nedeniyle en azından Rusya’dan petrol ve gaz tedariki açısından bir sıkıntı yaşanmadı. Ülkemizin uzun yıllardır coğrafi konumunun avantajını kullanarak bir uluslararası transit gaz ticaretinin merkezi olma stratejisini uluslararası konjonktür Ankara’nın ayağına getirdi. Bu proje ile Türkiye önemli bir gaz ve enerji üssüne dönüşebilir.
Umut Çelik / umut@businessworldglobal.com
(Dosya Konusu Elin Enerji sponsorluğunda hazırlanmıştır)
Türkiye konumu itibarıyla küresel enerji piyasalarına yakınlığı açısından son derece stratejik öneme sahip bir ülke. Zira coğrafi konumu sayesinde enerji arz ve talep eden ülkeleri birbirine bağlarken stratejik olarak küresel enerji arz güvenliğine ciddi katkılar sunabilecek bir potansiyele sahip.
ÜLKEMİZ YAKIN MARKAJ ALTINDA
Bu bağlamda Türkiye’de gerçekleştirilen projeler ve ülkenin enerji politikası gerek bölgesel gerekse küresel aktörler tarafından yakından takip ediliyor. Geleceğin küresel enerji denklemi enerji kaynaklarına sahip olma, bu kaynakları kontrol altında tutma ve en uygun şekilde transfer etme konuları etrafında şekillenecek. Türkiye söz konusu denklemde önemli bir değişken olmak için enerji alanında başarılı projelere imza atıyor.
Türkiye’nin Karadeniz’de gerçekleştirdiği keşif; miktarı, zamanlaması ve motivasyon unsuru olması bakımından oldukça önemlidir. Bunun yanında Doğu Akdeniz’de de olası bir keşif gerçekleştirilmesi neticesinde bölgedeki dengelerin yeniden düzenleneceği açıktır. Dolayısıyla bölgede çalışmalarına devam eden arama ve sondaj gemileri bu faaliyetlerini kararlılıkla sürdürmektedir.
KARADENİZ VE DOĞU AKDENİZ’DEKİ GAZ KEŞİFLERİ
Ayrıca bölgeden çıkartılacak kaynakların özellikle Avrupa enerji piyasalarına ulaştırılması hususu keşiflerin artmasıyla birlikte daha fazla gündeme gelmektedir. Bu alanda da Türkiye’nin coğrafi, stratejik ve ekonomik bir üstünlüğü bulunmaktadır. Türkiye Doğu Akdeniz meselesinde masaya daha güçlü bir şekilde oturmak adına önceliği kaynak keşfetme alanına vermektedir.
Bununla beraber Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) ve TürkAkım gibi uluslararası doğal gaz boru hattı projelerinde sergilediği başarı Türkiye için birer referans niteliğinde. Her ne kadar Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki mevcut politikası öncelikle arama ve sondaj çalışmaları üzerine yoğunlaşsa da ülkenin bölgedeki kaynakların transfer edilmesi noktasındaki kritik konumu enerji piyasalarının dikkatinden kaçmıyor.
Bu nedenle bölgede bir yandan keşif faaliyetleri devam ederken diğer yandan kaynakların Türkiye üzerinden taşınması ile ilgili diplomasi de sürdürülüyor. Türkiye’de geliştirilen enerji politikalarının özellikle yerli ve yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerjinin artırılması, enerji kaynak çeşitliliğinin desteklenmesi ve ithal enerji kaynaklarına olan bağımlılığın azaltılması etrafında şekillendiği görülüyor.
TÜRKİYE ENERJİ TİCARETİNDE MERKEZ ÜLKE OLMAYI HEDEFLİYOR
Bununla beraber doğal gaz alanında gerçekleştirilen uluslararası boru hattı projeleri, LNG depolanması ile ilgili yapılan yatırımlar ve devam eden nükleer santral çalışmaları da enerji arz güvenliğini sağlama konusunda Türkiye’de yaşanan ilerlemeleri gösterir nitelikte.
Türkiye’nin enerji ticaretinde merkez ülke olma hedefi kapsamında şeffaf, güvenilir, iş birliğine dayalı, etkin ve yenilikçi enerji politikalarının hayata geçirilmesi benimsenirken piyasanın liberal ve rekabetçi bir yapıya kavuşturulması da hedefleniyor. Bu anlamda öngörülebilir bir enerji piyasasının oluşturulması ve sektörde faaliyet gösteren kurumlar arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi çerçevesinde son derece önemli çalışmalar hayata geçirildi.
“BAĞIMSIZ ENERJİ, GÜÇLÜ TÜRKİYE”
Tüm bu politika ve hedefler çerçevesinde Türkiye enerji alanında sağlam bir irade sergilemeyi ve geleceğe yönelik beklentileri karşılamayı amaçlanıyor. “Bağımsız Enerji, Güçlü Türkiye” sloganıyla açıklanan Milli Enerji ve Maden Politikası ile Türkiye’nin enerji konusundaki kararlılığı bir kez daha açıkça belirtiliyor. Bu politika bağlamında enerji arz güvenliğinin artırılması, enerjinin yerlileştirilmesi ve öngörülebilir bir enerji piyasasının oluşturulması neticesinde Türkiye’nin enerji alanında koyduğu hedefleri kararlılıkla gerçekleştirmesi planlanmakta. Burada bahsedilen politikalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde Türkiye’nin enerji alanında kendi kendine yetebilen bir ülke konumuna gelmesinin öncelikli hedef olarak belirlendiği görülüyor.
RUSYA VANAYI KAPATINCA…
Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’yı işgali ile başlayan sürecin en çok etkilediği başlıklardan birisi de hiç şüphesiz enerji. Zira, Avrupa doğal gaz ihtiyacının önemli bir bölümünü Rusya’dan karşılıyor, daha doğrusu karşılıyordu. Fakat Batı, Rusya’ya yönelik yaptırımları arttırıp, Ukrayna’nın yanında durduğu için Moskova da vanayı kapattı.
Gaz tedariki konusunda Türkiye’nin Avrupa Birliği için en güvenli güzergah haline geldiğinin altını çizen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin “Türkiye’yi dünyanın en büyük gaz merkezi haline getirme yönündeki niyetimizi ortaya koyduk” ifadelerini kullanmıştı. Rus liderin Rus gazının Avrupa’ya aktarımı ve Türkiye’yi merkez ülke yapma yünündeki beyanı dikkat çekerken Erdoğan’ın ise hem inşa aşamasında olan Akkuyu hem de yapılması planlanan Sinop’taki nükleer santral konusuna vurgu yapması dikkat çekiciydi.
AVRUPA, RUS GAZINA MUHTAÇ
Rusya elindeki doğal kaynakları bir şekilde satmak zorunda. Bu yüzden kısa vadede elindeki doğal gazı en önemli tedarikçisi olan Avrupa’ya satmaya devam etmek istiyor. Çünkü Moskova devam eden savaş ekonomisini finanse etmek zorunda. Dolayısıyla farklı bir alternatif üzerinden Avrupalı tüketicileri Rus gazını almaya zorluyor.
TÜRKİYE TEK ALTERNATİF
Ayrıca Kuzey Akımı Boru Hattı’na yapılan saldırıların ardından bu hatların uzun süre kullanılamayacağı göz önünde bulundurulduğunda talebe karşılık verilebilmesi için tek alternatif Karadeniz üzerinden Türkiye toprakları gibi gözüküyor. Öte yandan, uzun vadede ise Moskova’nın hedefi Türkiye’de oluşturulacak yeni enerji üssü aracılığı ile başta Uzak Doğu olmak üzere sıvılaştırılmış Rus doğal gazının uluslararası pazara kolayca ulaştırılmasını sağlamak.
ANKARA’YA TARİHİ FIRSAT
Türkiye’nin uzun yıllardır coğrafi konumunun avantajını kullanarak bir uluslararası transit gaz ticaretinin merkezi olma stratejisini uluslararası konjonktür Ankara’nın ayağına getirdi. Bu proje ile Türkiye önemli bir gaz üssüne dönüşebilir.
Her ne kadar Avrupa ülkeleri elektrik ve doğal gaz tüketiminin düşürülmesi amacıyla konut ve iş yerlerinin ısıtma derecelerinin düşürülmesinden şehir aydınlatmalarının kapatılmasına, duş sürelerinin kısaltılmasından yemek pişirme sürelerinin kısılmasına kadar çeşitli tasarruf önlemleri açıklasalar da bu tür palyatif çözümlerle Avrupa’nın enerji krizini atlatması ve bu krize kalıcı bir çözüm bulması kısa ve orta vadede oldukça zor.
SANAYİ AĞIR DARBE ALACAK
Avrupa açısından doğal gaz sadece elektrik üretiminde değil, demir-çelik, cam, seramik vb. enerji yoğun sektörler, petrokimya ve gübre gibi diğer kritik sektörler açısından da oldukça önemli bir girdi. Bu nedenle gaz arzında yaşanacak olası kesinti/düşüş ve fiyatlardaki artışın devam etmesi sanayi sektörünün de derinden etkilemesine yol açabilir.
AZERBAYCAN’DAN AVRUPA’YA
Avrupa’nın arz güvenliği açısından Türkiye ve Azerbaycan’ın iş birliğinde hayata geçirilen Güney Gaz Koridoru ile Avrupa’ya yılda 10 milyar metreküplük Azerbaycan gazı iletiliyor. Kısa ve orta vadede şu an için çok mümkün görünmemekle birlikte ilerleyen süreçte yeni kaynakların Güney Gaz Koridoru’nu oluşturan SCP, TANAP ve TAP üzerinde yapılacak yeni kompresör istasyonu yatırımları ile bu hat ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya gaz akışı için bir boru hattı seçeneği olması oldukça önemli.
Türkiye sahip olduğu LNG terminalleri ve Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi (FSRU tesisleri) ile kendi ihtiyacının yanında komşu ülkelerin arz güvenliği ve gaz ihtiyaçlarının karşılanmasında da önemli bir yol oynayabilir.
Türkiye’nin son yıllarda yapılan yatırımlarla büyüten LNG giriş kapasitesi 133 milyon metreküp/gün seviyesine yükselmiş durumda. Bu sonbahar döneminde tamamlanması planlanan Saros FSRU, Marmara Ereğlisi LNG terminali, İzmir’deki Egegaz LNG terminali ve yine İzmir’deki Etki FSRU tesisleri Bulgaristan, Romanya ve diğer Balkan ülkelerinin alternatif kaynak tedarikleri açısından önemli bir katkı sağlayabilir.
YENİLENEBİLİR ENERJİ HAMLELERİ GÜNDEMDE
Son yıllarda Türkiye’de güneş paneli üretimi, rüzgar türbini ve ekipman üretimi oldukça artmış durumda. Türkiye, bugün Avrupa’nın 5. büyük rüzgar ekipman üreticisi konumuna yükseldi. 2021 yılında yaklaşık 50 ülkeye 1,5 milyar Euro’luk rüzgâr türbin ve ekipmanı ihracatı gerçekleştirdi.
Sahip olduğu nitelikli insan kaynağı ve güçlü üretim altyapısı, rekabetçi fiyatları, ulaştırmada esnek süre ve düşük maliyetler, güçlü ve iyi eğitimli araştırmacı kaynağı ve bilimsel altyapısıyla hızlı bir şekilde gerçekleştirmeye hazır olduğu yeni yatırımlarla Türkiye, Avrupa’nın enerji krizinin çözümü, enerji arz güvenliği ve enerji dönüşümünde önemli bir rol oynayabilir. Bu rolünü önemli bir yeşil hidrojen üretici olma potansiyeliyle daha da artırabilir.
Son yıllarda Türkiye’nin elektrik üretiminde rüzgâr ve güneşin hızla artan payı, hem enerjide ithal kaynaklara bağımlılığın düşürülmesi, karbon emisyonlarının azaltılması hem de arz güvenliğine sağladığı katkılar açısından oldukça önemli. Türkiye’nin önümüzdeki dönemde yenilenebilir enerji yatırımlarına hız kesmeden devam etmesi ve ivmeyi arttırması oldukça hayati bir öneme sahip.
Fakat şu anda Türkiye doğal gazda yüzde 99, petrolde yaklaşık yüzde 92, birinci enerji tüketimi açısından ise yüzde yaklaşık 72’ye yakın bir oranda ithal kaynaklara bağımlı. Dolayasıyla Avrupa’yı enerjide en zor kış beklerken enerji ithalatçısı tüm ülkeler gibi Türkiye’yi de önemli zorluklar bekliyor.
2023 ENERJİ HEDEFLERİ YAYIMLANDI
Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan ve gelecek yılı kapsayan programda, enerjide mevcut durum ortaya konuldu ve hedefler belirlendi.
Buna göre, Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023’te 4,6 milyar metreküp depolama ve günlük 75 milyon metreküp geri üretim kapasiteli Kuzey Marmara Doğal Gaz Yer Altı Depolama Tevsii Projesinin tamamlanması öngörülüyor.
Ayrıca 5,4 milyar metreküp depolama ve günlük 80 milyon metreküp geri üretim kapasiteli Tuz Gölü Doğal Gaz Yer Altı Depolama Projesinin 2025’te tamamlanmasıyla birlikte, Türkiye’nin toplam yer altı doğal gaz depolama kapasitesinin 10 milyar metreküpe ulaşması hedefleniyor.
Programa göre, doğal gazın ülke genelinde yaygınlaştırılması hedefine yönelik çalışmalar sürdürülüyor. Bu kapsamda doğal gaza sahip olmayan ve merkez nüfusu en az 15 bin olan ilçeler ve belirli kriterler taşıyan Organize Sanayi Bölgeleri’ne doğal gaz ulaştırılması çalışmaları devam ediyor.
Tamamlandığında Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu karşılayacak toplam 4 bin 800 megavatlık Akkuyu Nükleer Enerji Santrali’nin ilk ünitesi 2023’te, kalan ünitelerin ise birer yıl arayla 2026’ya kadar tamamlanması hedefleniyor.
Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamındaki eylemler için 2023’e kadar 10,9 milyar dolar yatırım yapılması bekleniyor.
Yaklaşık 405 milyar metreküp doğal gaz rezervi ile küresel ölçekte 2020’nin deniz alanlarındaki en büyük keşfi olan Batı Karadeniz’deki Sakarya Doğal Gaz Sahasında 2021’de yapılan sondaj faaliyetleri sonrası ilave 135 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfedilmesiyle bölgedeki rezerv miktarı 540 milyara ulaşmıştı.
Programda, bu sahada doğal gaz üretiminin ise 2023’te gerçekleştirilebilmesi için gerekli alt yapı çalışmalarının devam ettiği belirtildi. Bu kapsamda, tespit kuyularının açılması, deniz tabanı yüzey tesisi ve iletim sistemleri kurulumu, kara yüzey tesisleri inşası ve malzeme temini gibi faaliyetler gerçekleştiriliyor.
Ayrıca 2023’te en az bir Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) yarışması düzenlenecek.