Business World Global

Asgari ücretten vergi alınsın mı?

Asgari ücretten vergi alınsın mı?
24 Aralık 2024 - 22:46

Partner – Şaban Küçük

Her ülke şu veya bu şekilde vergi gelirlerini artırmak ve çeşitlendirmek ister. Mal, hizmet, kağıtlar, ücretler, hibe, lüks eşyalar, kurumlar ve kişiler…verginin çok fazla konusu var. Bir zamanlar Fransa’da pencere büyüklüğüne göre bile vergi alınırmış. Benim en sevdiğim vergi ise enflasyon, çünkü muhasebesi çok kolay, kim kime dum duma!

Asgari ücret, yaşam ücreti, azami ücret, iş hukukuna tabi çalışanlar için işin durumuna, çalışanın az bulunurluğuna, sektöre, ikame ve belli risklere göre ücret çalışanla işveren arasında serbestçe tayin olunuyor.

Bir yerde çalışma tercihi ve ücret sosyo-ekonomik bir olay. Annelerimizin –oğlum / kızım maaşın belli olsun, çalıştığın yeri bilelim demeleri gibi biraz da. Ülkemizde ücretli kesim toplam nüfusun en önemli kısmını oluşturuyor. Asgari ücret ile çalışanların toplam istihdama oranı maalesef ülkemizde çok yüksek.

Her sene taraflarca tartışılarak belirlenen asgari ücrette, kadın erkek ayrımı, çalışılan sektör veya bulunulan il/bölge ayrımı yok. Bir zamanlar daha ücra yerler için bölgesel asgari ücret uygulaması hiç beklenmemiş ters bir etki yapıp, İstanbul gibi yerlere göç olgusunu hızlandırmış asgari ücret daha iyi diye, bu da bir vakıa.

Vergici gözüyle bakmak gerekirse;

Ücret dahil bizde 7 gelir unsuru var teknik tabirle. Her birisi bir şekilde vergilendiriliyor, ama kaçınması en zor olanı ve yerine geri konulması en güç olanı ücret, bu nokta çok önemli.

Modern kamu maliyeciliğinde dolaysız vergiler denilen ve şirket veya şahıslardan alınan vergiler önemli bir yer tutuyor. Şirketlerin de sahibi sonuçta gerçek kişiler. İktisatta yer alan dört üretim faktöründen bir tanesi de ücret. Ücret emek karşılığı kazanılan bir gelir unsuru ve yerine konulması en zor olanı. Bu yüzden kayırma, ayırma vb yöntemlerle pozitif vergi ayrımcılığına tabi tutulmuş hep.

Dünyaya bakınca ise en çok veriyi üreten ve yayımlayan OECD rakamları ve analizleri fikir veriyor. Öncelikle OECD üyesi ülkelerin tamamı ücretler üzerinden gelir vergisi alıyor. Kimi ülkelerde merkezi idareye ek olarak yerel düzeyde de ücret üzerinden vergileme yapılıyor. Bunun yanında sosyal güvenlik primleri de ücrete ilişkin toplam yük içerisinde değerlendiriliyor ve ülkelerin işçilik maliyetlerine ilişkin önemli bir gösterge olarak karşımıza çıkıyor, literatürde buna “vergi takozu – tax wedge” deniliyor.

Asgari bir geçimi sağlayacak miktarda bir ücreti gelir vergisi ve benzeri kesintilerden muaf tutmak sosyal ve siyasi sonuçları olduğu kadar bu maliyetin hangi sosyal kesimler üzerinde kaldığı açısından da önemli bir konudur. Özellikle kayıt dışı ekonomi ve istihdam, büyüme ve kalkınma sorunsalı ile baş etmeye çalışan ülkeler için bu daha da önemli bir konu olarak gündeme geliyor.

2022 yılı asgari ücretin ne olacağı ve bu artışın kim tarafından finanse edileceğinin tartışıldığı bugünlerde konunun sadece bir asgari geçim ve yaşam düzeyi sağlayacak bir ücret olarak değil iktisadi ve sosyal bir mesele olarak ele alınması şart. Yukarıda söylediğim 4 üretim faktöründen sayısal olarak en fazlası ücretli kesim ama en büyük payı bu kesim almıyor. Bu işin en önemli ekonomik felsefesine dair boyutu.

Vergi tarafına dönelim. Ülkeler ücretler üzerinden ödenen her türlü vergi, prim vs maliyete göre sınıflandırılıyor. Bu tasnif yeni yatırımlar için ayırt edici bir mahiyette. İşte bu noktada tüm bu maliyetlerin ölçülebilir ve karşılaştırılabilir olması gerekiyor.

Peki dünyada durum nasıl?

Peki asgari ücret üzerinden ülkemizde nasıl bir vergileme yapılıyor, gelir vergisi, damga vergisi, SGK payı, asgari geçim indirimi, vergileme yöntemi ve yeni getirilen yıllık beyanname usulü açısından bakınca ve diğer ülkelerle karşılaştırınca nasıl bir durum karşımıza çıkıyor, detayları yazımızda. Uluslararası literatür ile başlayalım.

Vergi Takozu nedir?

2015 ve 2018 yıllarında yapılan çalışmaya bakıldığında aşağıdaki yorumlar yapılabilir.

Vergi takozu adından da anlaşılacağı üzere olumsuz bir kavramı çağrıştırıyor. OECD üyesi ülkelerde işverene maliyeti ile işçinin eline geçen arasındaki makas özel bir biçimde vergi takozu (tax wedge) olarak adlandırılmaktadır.

?Vergi, iktisat, politika ve felsefe demek biraz da o yüzden bu noktadaki maliye politikası tercihleri ülkelerin sosyal refah devleti, nüfus yapısı ve beklentileri, iş gücü maliyetleri, büyüme ve ekonomik tercihlere göre değişiyor.

?Bu konuda en güzel analizleri OECD yapıyor. OECD tax wedge (vergi takozu) raporu tüm üye ülkeleri kapsar şekilde 2000’den beri hazırlanıyor ve Türkiye verileri de dahil.

?Analiz, çalışanları, medeni durum, çocuk sahipliği gibi kriterlere göre ele alıyor. 2020’de OECD vergi takozu oranı ortalaması bekar çalışan için %34,6 iken evli, eşi çalışmayan ve 2 çocuğu olanlar için ortalama %24,4. Aradaki fark 10 puan.

?Anlaşılan, 2008-2009 krizi yanında son pandemide de ülkeler genellikle ücretlilerde gelir vergisi tarife, dilim, ilave tek seferlik ödemeler veya eşi çalışmayan çocuklu aileler için farklılaştırma yaparak politika tercihlerini belirlemişler.

?Maalesef Türkiye’yi ayrıştıran konu da bekar çalışan ile evli ve çocuklu arasında AGİ kaynaklı çok az fark olması, bazı ülkelerde bu fark çok yüksek, hatta literatürde –“bekarlık sultanlık mı”tarzında kinayeli çok sayıda vergi analizleri var İngilizce olarak yazılmış.

? Öyle ki, Belçika’da bekar ve çocuksuz çalışan için %51,5, Almanya’da %49, Fransa’da %46,6 en yüksek vergi oranı.

?Pandemi döneminde vergi takozunu en çok düşüren ülkeler Litvanya (-9,88%) Amerika Birleşik Devletleri (-4,62%) ve Polonya (-4,32%)

? Bu noktada Türkiye’den daha kötü politika izleyen tek ülke ise Meksika. Meksika gelir vergisi uygulamasında bekar-evli-çocuklu hiç fark etmiyor.

⚖️ Türkiye rapora göre eşi çalışmayan-çocuklu aile kategorisinde %38,2 ile en yüksek vergi takozuna sahip ülke (takoz ücret stopajı+SGK primleri-cash benefit şeklinde hesaplanıyor) Sanırım bizde hükümeti bir miktar bu konuda adım atmaya zorlayan istatistik de bu. Bizden sonra Yunanistan, İsveç ve Fransa %37-%38 bandında bizi takip ediyor.

? Asgari ücretten vergi almayan tek ülke şu anda Kolombiya, eskiden Şili idi. (Şili bu yıl %7 vergi alıyor)

Asgari ücretten alınan vergi kısa dönemde Türkiye’nin kamu maliyesine etkileri nedeniyle vazgeçilebilir bir gelir gibi görünmemektedir. 2022 yılı bütçesine bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.

Ücretin asgari ücrete kadar olan kısmını vergi dışı bırakmak veya sadece asgari ücret alanlar için bu ücreti vergi dışı bırakmak çok farklı sonuçlar doğuracaktır. Davranışsal maliye konularında analizlerin çok iyi yapılması ve yan etkilerin de değerlendirilmesi lazım. İkinci yöntem seçilirse asgari ücret alanların (kağıt üstünde) sayısının çok arttığını, ilk yöntem seçilirse C-level çalışıp yüksek ücret geliri alanlar için de vergi indirimi olacağı için toplumsal bir tartışma olacağı kesin.

Kayıt dışı ekonomi ve özellikle kayıt dışı istihdamın azaltılması ve bu konuda etkin bir mücadelenin ortaya konulması ile ücretler üzerinden alınan vergilerin sağlıklı bir şekilde değerlendirmesi yapılabilir.

Daha da önemlisi, ücret, asgari ücret ve azami ücret gibi tartışmaların toplumun tüm kesimini kucaklayan bir şekilde yapılması ve konunun felsefi ve iktisadi boyutunun da tartışılmasıdır.

Şu soruları sormak lazım.

  • Sahi bizde ücretli sayısı neden bu kadar fazla?
  • Ücretliler içinde asgari ücret oranı neden bu kadar yüksek?
  • Asgari ücret yanında azami ücret uygulaması neden yok?
  • Şirketlerin karlılıklarına göre ücretlerin daha esnek belirlendiği mekanizmaları Devlet neden teşvik etmez?

Son söz olarak; vergi deyip geçmeyelim, vergi bir muhasebe veya özelge konusu olduğu kadar, iktisadi, felsefi, politik ve sert bir konudur.

Bu konuyla alakalı sorularınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları businessworldglobal.com'a aittir, haberleri kopyalamayınız.

[reklam]